Dil bayramı

Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür" düşüncesi temelinde 1928'deki ABC Devrimi'nden sonra 1932'de kurulan Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu), o yıl Birinci Türk Dil Kurultayı'nı topladı.

Dokuz gün süren kurultayın başladığı 26 Eylül, o günden beri Dil Bayramı'dır.

Dil Bayramı'mızın 92. yılı kutlu olsun.

DİL DEVRİMİ'MİZ

Dil Devrimi'miz, tohumları yüz yıllar öncesinden atılan bir devrimdir.

Karamanoğlu Mehmet Bey'in fermanından, Yunus Emrelerden, "Türk diline kimseler bakmaz idi Türklere hergiz gönül akmaz idi Türk dahi bilmez idi bu dilleri İnce yolu, o ulu menzilleri" diyen Kırşehirli Âşık Paşa'dan beri süren bir devrimdir.

"Arapça isteyen Urban'a gitsin Acemce isteyen İran'a gitsin Frenkliler Frengistan'a gitsin Ki biz Türküz, bize Türkçe gerektir" diyen Lastik Sait'ten, "Bir millet ancak lisanında yaşayabilir" diyen Ömer Seyfettin'den beri süren bir devrimdir.

Dil Devrimi'miz, dilimizin yabancı dillerin boyunduruğuna bırakıldığı dönemdeki Genç Kalemler atılımının, "Dilimizin değişmesi için kendimizin Osmanlılığın ve bu Osmanlı dilinin yıllardır, yüzyıllardır bizde yarattığı duyguların ve düşüncelerin değişmesi gerekir" diyen Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun düşüncesinin Cumhuriyetle birlikte bayraklaşmasıdır.

Türkçenin bugününe gelirken geçirdiği en önemli aşama olan Dil Devrimi'miz, "Dil, düşünceye araç olmaktan çok, düşünceyi yaratan bir kurumdur" diyen bir devrimciliğin ürünü ve "etrak-ı bi'idrak" (anlayışsız Türkler) denilen bir ulusun görkemli uyanışıdır.

ÖZGÜRLEŞEN DİL VE KARŞIDEVRİM

Kökleri binlerce yıl öncesine uzanan, ilk yazılı belgeleri (Göktürk Yazıtları) 8. yüzyıldan beri gelen, 11. yüzyılda Anadolu'daki Türk beyliklerinde gelişen, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde "dinin dili" gerekçesiyle Arapçanın üstünlük zırhına büründürülmesi, Farsçanın egemen yazın dili olarak üstün sayılmasıyla unutulmaya terk edilen, dağlara, bozkırlara sürülen Türkçe, yüzyıllar sonra "Dil Devrimi"yle canlanıp ayağa kalktı.

"Türk dilinin kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet kuruluşlarımızın özenli, ilgili olmasını isteriz" (1 Kasım 1932) diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün kararlı devrimciliği, aydınlıkçı kadroların desteği, sanat, yazın, bilim emekçilerinin çabasıyla "yabancı dillerin boyunduruğundan" kurtarılan Türkçe, halkın gönlünde sakladığı ışıltısıyla sanki dünyaya yeniden geldi, zenginleşti, özgürleşti.