Öncesinden başlayarak Birinci Dünya Savaşı'nı içeren, sonrasında da devam eden emperyalizmin birinci dalga saldırısı, "Hasta Adam" olarak nitelenen, kapitülasyonlarla çökertilen, Düyunu Umumiye'nin insafına terk edilen Osmanlı İmparatorluğu'na son darbeyi vurmayı, topraklarını paylaşmayı amaçlıyordu.
Üçlü Anlaşma'yla, Mondros'la, Sevr'le süren bu dalga, Mustafa Kemal'in önderliğinde yurtsever, kararlı bir direnişin, örgütlenmenin Kuvayı Milliye, Ulusal Kurtuluş Savaşı, Lozan'la noktalanan, Doğu'nun mazlum uluslarına yol gösterici bir politikayı da yaratan bir zaferle taçlanarak Türkiye Cumhuriyeti'nin doğmasıyla durduruldu.
İKİNCİ DALGA: 1940'LARDAN SONRAYine öncesinden başlayarak İkinci Dünya Savaşı'nı içine alan, sonrasında devam eden emperyalizmin ikinci dalga saldırısı, bağımsızlıkçılığın ateşini yakan ve saltanatla hilafeti kaldırarak kendini var eden genç Cumhuriyetin kararlı politikalarının yerine kararsızlığın, kendine güvenmeyişin, dış güçlere bel bağlayışın egemen olduğu politikaların izlenmesi dönemine denk düştü.
Bu dalga sırasında, geleceğimizin savaşsız teslim alınışının ön adımları atılmaya başlandı.
İkili antlaşmalar ve dış borç tuzağıyla gelen yeni politikalar, Cumhuriyetin kişilikli insanlar ve yurttaş bilinciyle donanmış bir toplum yaratma atılımlarını duraklattı.
Soğuk Savaş'la örtüşen, ABD'nin Yeşil Kuşak gibi teori ve uygulamalarının baş tacı edildiği bu dönemde, genç Cumhuriyetin yetiştirdiği ilk kuşaklar, yaşamın her alanındaki direnişleriyle emperyalist amaçların gerçekleşmesinin önüne her şeye karşın duvar örmeyi başardı.
ÜÇÜNCÜ DALGA: 1980'LERDEN BUGÜNE1980'lerin başından itibaren ilk soluk alışları duyulan, 1990'ların başında Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle ivme kazanan, Ilımlı İslam, Yeni Dünya Düzeni, Büyük Ortadoğu Projesi dayatmalarında kendini bulan üçüncü dalga saldırısını göğüslemeye çalışıyoruz yeni yüzyılda.
Bu dalgada emperyalizm, insanlığın değerlerinin yerine mistisizmle, gizemle, sanallıkla, magazinle süslenmiş tüketim değerlerini yerleştiriyor.
Bunu yaparken en büyük desteği, iletişimin büyük olanaklarından, medyanın etkileme gücünden, başından beri var olan işbirlikçilerine kattığı yeni işbirlikçi ordusundan alıyor.
GERÇEĞİ GÖRMEKVar oluşunu laik Cumhuriyetin yıkılışında bulan ve yıllardır emperyalizmce beslenen dinci akımlar siyasal iktidarda.
Demokratikleşme, özgürleşme projesi olarak dayatılan AB rüyasıyla liberalleştirilen aydınların kendi yurduna düşmanlığa kadar uzanan sözde enternasyonalist politikalarının desteği var.