Vahdet-i vücudun etkili savunucuları kadar etkili eleştirmenleri de olagelmiştir. Fakat düşünce tarihinde üç şahsın öne çıktığı söylenebilir: İbn Teymiyye (ö. 1327), Saadettin et-Teftâzânî (ö. 1390), İmâm Rabbânî (ö. 1624). Bu üç düşünürden her birinin etki alanı farklı olmakla birlikte bir takım ortak mülahazalardan hareket ettikleri de görülür.
Genel olarak Halidî Nakşî çevrelerdeki İbnü'l-Arabî eleştirileri İmâm Rabbânî'nin Mektûbât'ındaki eleştirilerden gelir. Hatta bu çevrelerdeki İbnü'l-Arabî bilgisi ve yorumu da münhasıran Mektûbât'ta İmâm Rabbânî'nin değerlendirmeleriyle şekillenir.
Eşarî ve Mâtürîdî çevrelerde özellikle bir tür kelamî tavrın uzantısı olarak değerlendirilebilecek eleştirilerin kaynağı, Saadettin et-Teftâzânî'nin Şerhu'l-Makâsıd ve Risâle fî vahdeti'l-vücûd adlı eserlerindeki eleştirileridir.
Selefi çevrelerde gördüğümüz eleştiriler ise İbn Teymiyye'nin İbnü'l-Arabî hakkındaki eleştirilerden beslenir ama İbn Teymiyye'nin eleştirileri özellikle modern dönemde selefîliğin "selefî olmayan" çevrelere yayıldığı ölçüde klasik dönemdeki sınırlarının dışına çıkmıştır.
Adı geçen şahsiyetlerin her üçü de etkili düşünürlerdir ama klasik dönemde bunlar arasında en şöhretli ve etkili olanı hiç kuşkusuz Teftâzânî'dir. Zira yirminci yüzyıla kadar takip edilen medrese müfredatının temel eserlerinin bir kısmı Teftâzânî'ye aittir. Şerhu'l-Akâid ve Şerhu'l-Makâsıd orta ve ileri düzey kelam metinleri olarak; Mutavvel ileri düzey belagat metni olarak; Telvîh ve Hâşiye alâ Muhtasari'l-Müntehâ fıkıh usulü derslerinin temel metinlerinden biri olarak kullanılmıştır. Bunlardan başka tedavülde olan ve çokça kullanılan eserleri de bulunmaktadır. Önceki yazıda belirtildiği gibi Teftâzânî on dördüncü yüzyıldan yirminci yüzyılın ilk çeyreğine kadar devam eden medrese geleneğinin Seyyid Şerîf el-Cürcânî'yle birlikte en etkili iki düşünüründen biridir.
İbn Teymiyye'nin eleştirileri bilhassa Osmanlı döneminde zaman zaman Teftâzânî'nin eleştirilerine yaklaştırılmıştır ama iki düşünürün eleştirilerinin İmâm Rabbânî'nin eleştirilerinden bağımsız olarak birleştirilmesi modern dönemde görülür. Özellikle Türkiye'de ilahiyat fakültelerindeki kelam kürsülerinde görülen İbnü'l-Arabî karşıtlığı yahut İbnü'l-Arabî'ye yönelik mesafeli tavır bir şekilde bu iki düşünürün eleştirilerinin birleştirildiği bir bakış açısına dayanır. Bilindiği üzere ilahiyat fakültelerindeki kelam anlayışının şekillenmesinde iki hocanın büyük rolü vardır: Hüseyin Atay ve Bekir Topaloğlu. Allah rahmet eylesin her iki hoca da kelam öğretiminde etkin olan kitaplar kaleme kaldı ve kelam kürsülerinin karakterini tayin eden pek çok talebe yetiştirdi. Ayrıca Bekir Topaloğlu Hoca TDV İslam Ansiklopedi'sinin de belkemiği olan birkaç hocadan biriydi. Muhtemelen Türkiye'de İslam düşüncesi ve tarih çalışmalarında son otuz yılın en çok kullanılan kitabı olan bu ansiklopedide kelam maddeleri de esas itibariyle onun kelam anlayışının derin etkisini taşımaktadır. Dolayısıyla iki hocanın tavrı bir şekilde kelam bölümlerinin reflekslerini derinden etkiledi. Her iki hoca da selef anlayışına (selefî değil) yakın akâid merkezli bir kelam anlayışını savunuyordu. Hocaların tasavvuf karşıtı olduğu söylenemez ama İbnü'l-Arabî ve vahdet-i vücuda karşı açık bir tavra sahiptiler. Bu tavır, hocaların yakın talebeleri tarafından tevarüs edilmiştir. Bu sebeple Osmanlı medreselerinde uzun tartışmaların ardından kurulan denge, İlahiyat fakültelerinde bozulmuştur.

4