Lâmiî Çelebi, Bir Uludağ Efsanesi: Bahar ve Kışın Mücadelesi'nin (Büyüyenay, İstanbul 2023) sebeb-i telifini şöyle tamamlamış: "Ne öyle bir görüşe sahibim ki iltizam edeyim Yârin fermanından yüz çevirebilecek bir yüzüm de yok Ne bu dava için mükemmel bir zenginlik var Ne de cesaretlen-dirmede ondan daha üstün bir yer var. 'Dedi: Ya Rab! Benim göğsüme genişlik ver ve bana işimi kolaylaştır' (Taha 2024-25) duasını can u gönülden her zaman vird edinip bu risale karalama halinden beyazın ak ve pak haline ihraç olundu ve erbab-ı keremin mesul olduğu ve himmet ashabından ümit edilen odur ki: 'Rıza gözü, bütün ayıplardan yorgun düşmüştür.' muktezasınca ayıpların içinde bir hünere ve deryaiçinde bir cevhere nazır olalar." Bu güzelliğin dimezen noksanı yoktur Benim gibi baştan ayağa kusuru çoktur.Ve her hesabın tutulmasında olduğu gibi kalemin ayakları zelil olup aşağılara yuvarlanabilir. Meramı anlatmadaki sürçmeleri, kelamdaki duraklamaları gördüklerinde Allah'ın yardımıyla dostlarının kusurlarına karşı afla muamele etme yoluna gidip, ıslah için ihsan dileyeler. Evet onlar fazilet ve kemal gibi eşsiz güzel hasletlere sahiptirler, affetmek gibi lütuf ve ihsanın da isteklileridirler. Kusur ve ayıp bulmaya çalışarak kötü huyluluk göstermezler. Şan ve şereflerinde yaşça en küçük olanların ayıplarını affedip, zatlarının yüceliği de kınamalarına galip gele. Hakirlerin kusur ve kabahatlerinin keşfi değil, yüzlerin başka tarafa çevrilmesi üstün tutulur ve tercih edilir.Olsa yüz bin ayıp içinde bir hüner O hünerdir ehl-i nazarın gördüğüAyıbı görmez asla hakkı hakikati gören göz Batılın gözü hüner eyler hastalıklı görmeyiVe bu düşünceler içerisinde, hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah'a güvenerek bu işe başladım."Lâmiî Çelebi'nin sebeb-i telifine önceki yazımızda naklettiğimiz kısmıyla beraber baktığımızda şunları tespit edebiliriz: Kendilerine güzel konuşma ve yazma sanatı verilmiş üstatlara; güzel söz söylemelerine mani olunamayan fazilet ve kemal sahibi kimselere; manalar âleminin kutsiyetlerini keşf ve temaşa etmekten şaşkın ve perişan hale gelip, hayranı oldukları cennetlerin güzelliklerine öykünen ve bu sayede 'Onlar, derecelere ve mertebelere ulaşan bir kavimdi.' İlahi hitabına mazhar olan şairlere kınama ve ayıplama caiz değildir. Lâmiî Çelebi, bunlardan duyduğu güvenle "dostların, ahbapların taleplerini reddetmek yiğitlik ve insanlıktan uzak olmaktır." şuuruna tabi olarak, feyiz verici imtihan lütuf ve ihsanın müdriki olarak, "mevcûdatın karanlığından incinmiş ve kederli olarak beyaza çıkıp ihvanın huzuruna" arz edeceği mezkûr eserini yazmaya karar vermiş; kendisini 'Dedi: Ya Rab! Benim göğsüme genişlik ver ve bana işimi kolaylaştır' ilahi hitabına göre konumlandırmakla hem duacı hem de vâridâta (ansızın kalbe inip onu işgal eden ilahi bağışa) açık bir muhtaç mertebesine yerleşip, erbab-ı kerem ve himmet ashabından "bütün ayıplardan yorgun düşen" rıza gözüyle (nazarıyla), "ayıpların içinde bir hünere ve deryaiçinde bir cevhere nazır" olmaların talep etmiştir. Buna
Bir ibnü'l-vaktin hâliyle hâllenmek
20-03-2025 
Vakitler zamana atılmış düğümlerdir
18-03-2025 
Müminlerin zamandan nasibi vakitledir
13-03-2025 
Zaman bilgisinden bizim payımıza düşen nedir
11-03-2025 
Ramazan'da SiyoNazi zulmü neden azgınlaşır
08-03-2025 
'Beşikten mezara kadar ilim'
19-03-2024 
Gazze, hareket ve hafıza
13-02-2024 
Medine hakkında üç kitap
07-03-2024 