Nakşu'l-Fusus'un mana menzilleri

Fusûsü'l-hikem, Şeyh Muhyiddin İbnü'l-Arabî'nin (ö. 1240) en önemli eserlerinden biridir.Nakşu'l-Fusûs, Şeyh'in Fusûsü'l-hikem'inden belli başlı konularda bizzat yaptığı özettir.Nakdü'n-nusûs fî şerhi Nakşi'l-Fusûs, Abdurrahman Câmî'nin (ö. 1492) Şeyhin Fusûsü'l-hikem'inden yaptığı ihtisarın (ve devamında şerhin) adıdır.William Chittick, "İbnül Arabi'nin Nakşu'l-Fusûs'unu, Câmi'nin - bütün eserin tahmini olarak yüzde on beşini temsil eden - şerhinin özetiyle birlikte" ve yine Câmi'nin risalesini "ana konular üzerine yapılmış başka metinlerden yaptığı ayrıntılı seçmelerden derlenmiş bazı alıntılarla birlikte, metnin daha iyi anlaşılması için gerekli bazı yorumlarda" bulunarak İngilizceye çevirmiştir.Turan Koç ise, Chittick'in bu metnini, onun imzası altında "Nakşu'l-Fusûs, İbnü'l-Arabî'nin Kendi Fusûsu'l-Hıkem Özeti" adıyla dilimize aktarmıştır. (İz Yayınları, İstanbul 2023)Bu kitabın İbnü'l-Arabî ile başlayıp, şarihleri ya da mütercimleri olarak Abdurrahman Câmî'den Chittick'e ondan Koç'a ulaşan değerli hikayesi, kitabın ilk sayfalarında verildiği için ayrıca üzerinde durmamıza gerek yoktur.Ancak bu isimlerden ve onların Fusûs ile olan hikayelerinden hareketle, şu "şahsi" kanaatimizi paylaşmak isteriz:Yukarıda zikrettiğimiz ve zikretmediğimiz onlarca ilgili isim dahil, bunların hepsi bizim için İbnü'l-Arabî tefekkürünün birer şarihi ya da mütercimi olmaktan çok daha fazlası, daha açık bir ifadeyle Şeyh'teki mana serüveninin uğranması zorunlu olan birer menzilidir.Zira Şeyh'in sözleri şerh ya da tercüme olarak yeniden nakledilirken, konu edindiğimiz kitaptaki örneğiyle Câmî ona bir eklemede bulunmuş, Chittick onun metnine, Koç da onunkine -açıklama ya da yorum tahtında- bir eklemede bulunmuştur. Dolayısıyla ilk söz şarihleri ve mütercimleri vasıtasıyla çeşitlenerek, renklenerek açılmıştır.Bu bağlamda mezkur kanaatimizi kendi zamanımızdaki isimler üzerinden somutlaştırarak söyleyecek olursak Ahmet Avni Konuk, Ali Selahaddin Yiğitoğlu, Hüseyin Şemsi Ergüneş, Mustafa Tahralı, Selçuk Eraydın, Mahmut Kanık, Turan Koç, Ekrem Demirli, Mehmet Bayrakdar, Mahmut Erol Kılıç İbnü'l-Arabî'nin mana dünyasında birer rehber hükmündedir.Kitaba gelince:Koç'un da ifade ettiği üzere, mezkur risalenin "cirmi küçük, cürmü büyüktür." Bu durum, ilgililerini onlarda ele alınan hususları "bilen birinin yardımıyla" okumaya mecbur eder. Bu esasta okurlara bölümlerin (fass) başlığında yer alan "kelime" kelimesinin lügat manasının farklı olduğu bildirilerek, Şeyh'in tefekküründeki özel terminolojiye öncelikle dikkat çekilir.Bu bağlamda Koç da, "İbnü'l-Arabî'nin kullanımında 'kelime' ile kastedilen, ayırt edici özellikleri bakımından söz konusu peygamberin bizzat kendi özü (ayn) ya da hakikati ile ona ve ümmetine Allah tarafından bahşedilen şeydir. Kısaca, Kur'anî kökleri de olan bu 'kelime'nin İbnü'l-Arabî'nin dil ve söyleminde çok derin ve ötelere uzanan anlam katları vardır. Nitekim Batı dillerinde,