İznik'te bir üniversite hayali

Papa'nın İznik'i ziyareti hakkında kendisine mikrofon uzatılan bir vatandaşımız, bu ziyaretin turizmi hareketlendireceğini ve gelirlerini artıracağını söylüyordu.

İznik'i bilenler buranın tarım yönünden çok bereketli olduğunu; özellikle 6 Şubat depreminden sonra "taşı toprağı altın" bilinerek şehirden kaçılacak ilk yer haline getirildiğini iyi bilirler.

Buna göre İznik'in yeni kârlı işlere ihtiyacı yok ama tarihi - coğrafi değerleri bakımından eğitim ve kültür merkezlerinden biri olmaya ihtiyacı var

Benim yıllardır hayalini kurduğum ve daha önce bu köşede paylaştığım söz konusu ihtiyaç halen gerçekleştirilmeyi beklemektedir:

"İznik' te bir üniversite hayalim, 2015 yılı Haziran ayında sevgili M. Fatih Andı ve Yılmaz Daşçıoğlu hocalarımla birlikte Karlofça'yı gördükten sonra başladı.

Novi Sad'a yirmi kilometre uzaklıktaki Karlofça, dokuz bin nüfuslu küçücük bir şehir. Onu tarihi bakımdan değerli kılan tek şey, Osmanlı'nın Batı'da en büyük toprak kaybına neden olmakla kalmayıp, çöküş sürecini de başlatan 26 Ocak 1699 tarihli, şehirle aynı adı taşıyan antlaşmanın burada yapılmış olmasıdır.

"Yuvarlak masa toplantısı" deyimi de ilk kez o antlaşmayla diplomasiye girmiş; bilahare o masanın yer aldığı mekana bir kilise yapılarak, antlaşmanın anısı ölümsüzleştirilmeye çalışılmış ve aynı nedenle şehirde şıkır şıkır bir mimari uygulanmış.

Belgrad, Novi Sad çerden çöpten geçilmezken, Karlofça'nın çok yönlü güzelliğine, bir simge-şehrimizle kolayca karşılık verilebiliriz gibi geldi bana; üniversite hayalim de bundan doğdu.

Hani İznik denince akla ilk gelen şey, Hristiyan dünyasının akidevî ve amelî problemlerini çözmek üzere toplanan ekümenik konsillerdir.

Bu manada önemli işlevlere sahip olduğunu anlamak bakımında, 325 yılındaki konsilde, Kudüs Piskoposu Makaryos'un şehirdeki kutsal mekanların elverişsizliği ve yetersizliği konusundaki verdiği bilgilerin akıbetine bakılabilir. O bilgiler kraliçe Helena'yı Kudüs'e götürerek büyük kiliselerin yapımını başlatmıştır.

İznik' in bir diğer tarihî önemi ise Osmanlı' nın ilk medreselerinden birini burada açmış olmasıdır. Orhan Gazi, İznik' i fethedince (1331), şehrin adıyla bir medrese inşa ettirmiş ve Dâvûd el-Kayserî'yi de otuz akçe günlükle buraya baş müderris olarak atamıştı.

Hal böyle olunca İznik'te sınırlarını birazdan çizeceğim bir üniversitenin kurulmasına dair hayalim somut ve mantıklı gerekçeleri de sağlamış oluyordu.

Şeyhim Mustafa Yılmaz'la birlikte fotoğraf çekmek için İznik'e giderken, aslında ben biraz da söz konusu hayallerimin peşinden gitmiş oluyordum. Karlofça şartlanması nedeniyle İznik'te karşılaşacağım durumun beni ciddi manada şaşırtacağını, hatta sarsacağını nereden bilebilirdim.

Taş ve toprak dolgularla tarihî yapıların adeta birer kuyuya dönüştürüldüğü, daracık cadde ve sokakların tarihî dokuyu nefessiz bıraktığı, binaların kötüyü üretme başarısıyla inşa edilmişçesine konumlandırıldığı çiçeksiz, renksiz, kirli, pasaklı, derme-çatma bir şehir bulmuştum İznik namında. Çini müzesiyle, eski caminin bulunduğu alanın biraz daha eli yüzü düzgün gibiydi sanki.