"Sadece kadınlara yönelik" konserler veren Akşam Grubu, sosyal medyada onlara laf atarak sair laflarına itibar edileceğini sananlar da dahil, dindarlık, gelenekselcililik, kültürel yozlaşmaya karşı tavır gösterme saikiyle hareket edenler tarafından çoğunluğu saygı sınırlarını da aşan eleştirilere maruz kaldı.
Ancak sosyal medyadaki benzer hemen her eleştiride olduğu gibi, eleştirenlerin kadınların kurdukları müzik gurubuyla yine sadece kadınlara konser vermelerini ya da grup elemanlarının tesettürlü olmalarını mı eleştirdikleri belli olmadığı gibi, grubun "…evrenin/çok büyük bir senfoni orkestrasının çok değerli bir parçasıyız. Bunu fark eden, kabullenen ve kendi çıkardığı sesten memnun olan kadınların varlığının çoğalması" şeklindeki iddialarının Feminizme bağlanmasından veya "Bizim müziğimiz" anlamında klasik müziği opera, rap, rock gibi "yabancı" müziği beğendirmeye alet etme ihtimalinden mi… eleştirdikleri de belli değildi.
Örneğin bunlardan birinin "Kıyametin yaklaştığı anları yaşıyoruz. Neslimizi muhafaza eyle Ya Rabbi" şeklindeki dini söylem tonu da ihtiva eden eleştirisinde, neye dayanarak "kıyametin yaklaştığı"na hükmettiği, "neslimizi muhafaza"dan ne anladığı, bu uğurda hangi yol ve yöntemleri kastettiği de belli değildi.
Benim bu ilk tespitlerimin "Bunlar sosyal medya mesajı, makale yazmıyorlar ki açık açık ifade etsinler" şeklinde bir itirazı haklı çıkaracağını düşünerek şunları da dile getirebilirim:
Kıyametin yaklaşması esasında faiz alıp vermenin sıradanlaşması; görgüsüz ve hırslıların yüksek yüksek binalar yapmada yarışmaları; içkinin sebil olması; cinayetlerin artması; yalancı şâhitliğin, hırsızlığın ve arsızlığın normal görülmesi… çok daha fazla sosyal bir felaketin varlığına işaret ederken, aynı bağlamda "Çalgılı âletlerin yaygınlaşması"ndan hareketle fi tarihinden beri insanlık içinde var ola gelen "kadın kadına eğlenme" adetinin bunların önüne alınması makul görülebilir mi
Tam burada şu hususu vurgulu olarak belirtmeliyim: Kendi adıma iki konuda zaten çok kıt olan bildiklerimi de bilmemiş olmayı tercih edegelmişimdir: Eğitim ve kadın!
Çünkü her iki konu da CHP'nin Tek Parti devrinde şimdi adına Kemalizm dediğimiz resmî ideoloji tarafından zımnen "değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez" şeyler cümlesinden yapılandırılmıştır ki, bu iki konunun sevk ve idaresi de halen aynı minvalde devam ettirilmektedir. Bu nedenle her iki konu da serbest konuşma hakkına dahil değildir ve bunlarla ilgili söylenilebilecek hemen her söz Batılılaşma, modernleşme, çağdaşlaşma, bilimsellik, ilerleme, cinsiyetçilik… gibi resmi ideolojiye mahsus kutsal kaselerin tınısı içinde yok edilmektedir.
Fakat müzik kültürel etkileşimdeki önceliği hatta önderliği nedeniyle toplumun yumuşak karnı olduğundan konuşmayı zorunlu kılmaktadır. Çünkü müzik mekan ve sosyal hareket sahası anlamında mevcut "çevre"ye sıkı sıkıya bağlıdır.
Örneğin, "bizim" müziğimiz "yatay" karakterlidir, zira mimarisinden pazarına… yatay olarak yapılandırılmış bir çevreye tabidir. Nitekim felsefesi de buna uygun olarak yapılmıştır:
"Ses duyularla hissedilir diğer şeylerden 'tatlılık' (hoşluk) özelliği ile farklılık arz eder. Ses, salt ses olma özelliği bakımından, bir türü duyuların tat (haz) aldığı, başka bir türü ise duyuların rahatsız olduğu diğer hissedilirler grubundan farklıdır. Bu durum, sesin duyuları rahatsız edici derecede aşırı olmadığında söz konusudur ki zaten tüm hissedilir şeyler aşırı olduğunda duyuları rahatsız etmektedir." (İbn Sînâ, Mûsikî, trc.: Ahmet Hakkı Turabi, Litera, 2004)

6