Gizin gizi nedir

"Giz vardır. Ancak kendini gizlemez. Saklı olanla, karanlıkla, gecesel olanla, görünmezle, gizlenebilirle, hatta genel olarak tezahür olmamışla heterojendir; örtüsü açılabilir bir şey değildir. Açınlandığına inanıldığı an bile dokunulmamış bir şekilde kalır. Şifresi çözülemez bir kod içinde ya da mutlak bir örtünün ardında saklandığı için değil, basitçe örtme/örtüsünü açma, gizleme/açınlama, gece/ gündüz, unutma/hatırlama, yeryüzü/gökyüzü, vb. oyununu aştığı içindir bu.

Dolayısıyla ne gerçeğe ne homoiosis (benzerlik) ya da uygunluk olarak gerçeğe, ne bellek olarak (Mnemosyne, aletheia) gerçeğe ne verili gerçeğe ne vaat edilmiş gerçeğe ne de ulaşılamaz gerçeğe aittir. Onun görüngüsel-olmamasının görüngüsellikle hiçbir ilişkisi yoktur, hatta olumsuz bir ilişkisi bile yoktur. Çekincesi, sayısız derinlikli söylemi (Geheimnis -giz- ya da daha zengin ve tükenmez olan Unheimliche –tekin- gibi) esinleyen ve yürekten dileyen (içine çeken ve dışarı veren) bu en yakın ya da kendine en has olanın, gizli olarak nitelemeyi sevdiğimiz mahremiyeti türünden bir şey değildir.

Şüphesiz bu gizi, bulduğumuz veya verdiğimiz başka adlar altında da söyleyebiliriz. Zaten bu her an başımıza gelen bir şeydir. Bütün adlar altında gizli kalır ve tam da onu giz yapan şey onun o ada indirgenemezliğidir. Augustinus'un son derece özgün deyişiyle, onun hakkında hakikati yerine getirsek bile bu değişmez. Giz; burada onu, aynı adı taşıyan, ancak kendini bu ada indirgemeyen bütün gizlerle bir defada ilişkilendirerek giz olarak adlandırıyoruz. Giz, aynı zamanda bir eşsözellik (homonymie) olsa gerek; eşsözelliğin gizli kaynağı olarak değil, ama eşsözelliğin ya da mimesis'in işlevsel olanağı olarak.

Giz vardır: Ondan her zaman söz edilebilir, ancak bu onu bozmaya yetmez. Sonsuza kadar ondan söz edilebilir, onun hakkında hikâyeler anlatılabilir, giz çoğunlukla gizli hikâyeleri çağrıştırdığından, hatta keyif verdiğinden, yarattığı bütün söylemler ve zincirlerinden kurtardığı ya da zincirlemesine birbirine bağladığı bütün hikâyeler dile getirilebilir. Yine de giz gizli, dilsiz, khora gibi geçirimsiz kalacaktır; Khora gibi, bütün tarihe, Gesehichte -tarih- ya da res gestae -olup bitenler- anlamında tarihe olduğu kadar, bilgi ve tarihsel anlatı (episteme, historia rerum gestarum - olup bitenlerin tarihi) anlamında da, bütün dönemleştirmeye, bütün belli bir çağa yerleştirmeye yabancı kalacaktır.

Giz, sözü saklı tutmak ya da geri çekmek için değil, söze yabancı olduğu için, belirgin bir sözdizimiyle 'giz, sözün içinde olup da söze yabancı olandır' bile denemeyeceği için susar. Ne kadar söze yabancıysa o kadar sözün içindedir. Söze karşılık vermez, 'Ben, giz olarak ...' demez, tekabül etmez, yanıt vermez: ne birisinin ne de başka herhangi bir şeyin önünde ne kendinden sorumludur ne de kimseye karşılık verir. Öyle bir mutlak yanıt-olmayandır ki bu, karşılığında ne hesap sorulabilecek ya da borca sayılabilecek ne de borçtan muaf tutulabilecek, bahaneler bulunabilecek ya da 'indirimler' sağlanabilecektir: bunca kurnazlık gizi dama felsefi, etik, siyasal, hukuki, vb. bir dava'nın içine sokabilmeyi hedefler. Giz hiçbir davaya yol açmaz. Bu, bir 'giz etkisi' bile değildir. Buna ancak görünüşte (hatta bunu daima yapar) yol açar, ona uygun olabilir, ancak asla ona teslim olmaz.