28 Şubat manzaraları

Hatırlarsınız; 28 Şubat'a giderken enflasyon üç hanelerde, döviz fırlamış, terör memleketin ciğerini yakıyor, fail-i meçhul cinayetler kaosu körüklüyor, meczuplar büst üzerinden Kemalizm'e çanak tutuyor, ulusalcılar durumdan vazife ile askere dâvetiye çıkarıyordu.Yine Demokratların iktidarda olduğu 1970'lerin sonunda memleket tam düzlüğe çıkacakken, yine kaos, yine anarşi, yine enflasyon döviz vs. derken, 11 Eylül günü akan kan 12 Eylül darbesiyle son buldurulmuştu. 12 Eylül, cunta hükümeti ve Özal dönemlerinde sükûnet varken, Demokratlar yasakları kaldırıp iktidara geldikten sonra planlar hayata geçiyordu bir bir. Evvelâ Özal'ın vefatıyla boşalan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna, yapması gereken âcil vazifeler var ve hiç de niyeti yokken mecburiyetten oturan Demirel, kimseyi yerine tayin etmeden, basının yönlendirmesiyle bir kadro partinin başına getirildi. Misyondan uzak tutum ve davranışlarla kademeli olarak baraj altına kadar indirdiler DYP'yi. Refah Partisi ile hükûmet kurarak 28 Şubat'a zemin hazırlayan projeksiyonları göremediler. Bu günlerin tetikleyicisi olan "Susurluk" kamyonunun devrilmesinde bir takım derin oyunları ya fark edemedi ya da bazı mücbir sebeplerden temizliğe girişemediler. Dolayısıyla partinin erimesine mukavemet gösteremediler. Entresandır; 12 Eylül'ün gerekçelerinden olan irtica, İstiklâl Marşı tartışmalarıyla gündemin odağında olan isimler vesayet hükûmetlerinde vazife alırken, Demok- ratlara parti kapatma ve vetolarla izin vermedikleri gibi, 28 Şubat'a götüren aktörlere de parti kurdurtup iktidara getirdiler. Demokratları da baraj altına. 28 ŞUBAT PROVASI TUTMAZ Bildiğiniz gibi hemen bütün odakları etrafında toplayıp milletin güvenini kazandıktan sonra esas icraatlarına başlayan AKP, memleketi harabeye, ekonomiyi dibe, dengeleri yerle bir, kimlik siyaseti ile toplumu kamplara böldükten sonra millette bir isyan, bir fırtına başladı. Senelerdir enjekte edilen uyutucular tesirini kaybedip güne uyanan millet desteğini çekerken, din üzerinden zaten karşı olan müzmin ulusa(o)lcular, AKP'nin karmakarışık olan ilişkileri üzerinden dine ve cemaatlere vurmaya başladılar. 15 Temmuz sürecinde sevmedikleri cemaatleri (bir yandan bu zulümdür derken diğer yandan fırsat ellerine geçmişken) eski refleksleri depreşip fırsat avcılığı yaptılar. Hükûmeti eleştirirken iki tarafı da bir potaya koyup maç kazanma telâşındalar. Tabiî bu arada hükûmetin "ne istediler de vermedik" itirafından sonra bu defa başka (biat ve rant ilişkisi) gruplarla iş birliğine gittiğinden öteden beri dindarların sadece camide, tekkede ve postta oturmalarını lâyık gören bu zihniyet laikliğe de vurgu yapmaları klâsik din düşmanlığından. Bu adese ile Enes Kara'nın intiharı üzerinden Risale-i Nur'a, Nurculuğa, cemaatlere ve tarikatlara düşmanlık bu vetirede tekrar nüksetti. Hükûmetin yanlış