Kimin hizası kimin sesi ya da balondan mübalağa

'Yok, hayır kabak tatlısı öyle yapılmaz. Kirece yatırılmadan kabağın lezzeti yerini bulmaz. Sonra da üzerine ince dövülmüş Antakya cevizi serpmezsen kabak tatlısı yedim diyemezsin' diye öne geçiyor adam. Kadının biri arkadan atılıyor; ' Siz bir kez olsun Adapazarı'nın kabak tatlısını yeseydiniz böyle konuşmazdınız. Nedir o öyle. Kıtır kıtır sertleştiriyorsunuz kabağı. Sanki bir deniz kabuklusu şekere batmış. Kabak dediğin dolgun duracak. Lifleri gözükmeyecek. Süt mermeri gibi koyu turuncu berrak kesilecek. Fırınlanmış kokusu uzaktan seni çağıracak'. İşte böyle diyor genç adam yanındaki misafirine. 'Görüyor musun söz şimdi kabak tatlısından açıldı ya bizimkiler bunu sonunda bir varlık yokluk kavgasına çevirip biteviye çekişirler. Bir Kütahyalı söz alsa Aydınlıdan öne geçmeye, Edirneli söze girse Tokatlıdan baskın çıkmaya çalışır. Bir yandan hakları da vardır. Gerçekten Hataylının kabak tatlısı Adapazarlınınkiyle, Kütahyalının ki Adıyamanlınınkiyle atbaşı gider. İçlerinden biri çıkıp da bunun teorisine koyulmaz. Hele bir de taze kabak kızartması nasıl yapılır diye soru sorsanız körpe körpe cümleler havada uçuşur. Allah'tan Refik Halit gibi üstadlar yaşaya göre, İstanbul'dan Lübnan'a değin damak zevki denilen iklimin köprüsünden geçe geçe son çizgiyi çekmişlerdir de kafamız karışmaktan kurtulmuştur. Üstad pek çok konuda olduğu gibi kabak kızartma hususunda da hizayı belirler. Teorisini kurar.

Bir şeyin teorisini yapmak onu sonlandırmak değildir. Hem poetik hem de düşünsel bir hizadan ona açıklık kazandırmaktır. Hayat adına hayat için konuşmak da böyledir. Eğer elimizde makul bir hiza yoksa nereden, kime ve niçin konuşacağız Kabak nasıl olacak da bir sebze, bir emek ve tatlı malzemesi olmaktan çıkıp bir zamanda ve mekanda yaşamışlığımızın simgesi, değeri sayılacak Ya da bazılarının 'kabak mı o da ne' küçümsemesinin aracı olmaktan kurtulacak Öyle ya çok derin ve bahaca pek kıymetli şeylerin yanında kabağın hükmü mü kalır Bir şey uzayıp da çığırından çıkınca 'kabak tadı verdi' derler onun bir suçu varmışçasına. Masum da 'kabağın kendi başında patlamasından' yakınır. İnsanı ağız dalaşından kurtarıp çıkaracak olan hemen her konuda hayatla birlikte edineceği bir hiza duygusudur oysa. O duyguyladır ki pek çok düşünce çiçeklenişi mümkün olabilir. Öteki türlü şu veya bu niyetle öyle veya böyle şekilde birileri çıkar görünen ve görünmeyen pek çok hizalar dayatır. Özgürlük olmadığı gibi güven hissiyle pekişmiş medeni bir hal de sayılamaz hizasızlık. Çünkü medeni olmak karşılıklı hiza gözetmek, değer şuurunu buradan yaşatmak anlamına gelir.

Söze, yazıya ve davranışa bağlı değerler söz konusu olduğu zaman durum değişir mi Temel hiza olmadan mesela politika insan ve toplum adına esaslı adımlar atabilir mi Şu veya bu sembolün, yakındaki veya ıraktaki liderin çıpasından çıkıp toplum zenginliğinin ve ortak yaşama iştiyakının diline bürünebilir mi Hayatın adalet, eğitim, sağlık, ekonomi gibi temel alanlarında yöntem geliştirip teklif sunma ödeviyle yüklenmesi, toplum enerjisini harekete geçirip yaşama kalitesini artırmaya yönelmesi beklenen siyaset, kabak tatlısı örneğinde olduğu gibi ağız dalaşına inerse sonuç ne olur Dünden bugüne Türkiye'de siyaset yapanların gerçekten bir hiza endişesi olmuş mudur Eğer öyle olsaydı bu eğilip bükülmeler, bu hacıyatmazlıklar, bu dün öyleyse bugün böyleler mümkün olur muydu Bir fiziksel hareket bir merkezden yani momentten ayrı düşünülebilir mi Moment hareketin sonuçlarını etkilemez mi