Edebiyat öğretmeni

Edebiyat öğretmeninin kim olduğu konusunda Ahmet Haşim gibi düşünmüyorum. Bununla beraber onu ne bir kültür kahramanı ne sosyal bir önder ne de varlığını meçhulün yitik ufuklarında harcayan altından geçilemez bir gökkuşağı sayıyorum. Edebiyatın ve tabii ki dilin ferdin özel dünyasından taşıp herkesin ortak değerine dönüşerek toplumsallaşmasından beri bir mesleğe karşılık gelmesine şaşmamalıyız. Sadece, her meslekte olduğu gibi uygun bir insan tarafından yapılıp yapılmadığına dikkat etmeliyiz. Ve buna her edebiyat öğretmeninde bir vasıf olarak bulunması gereken meşrebi de eklemeliyiz. Ancak dil ve yaşama zevkiyle ayakta kalabilecek bir özelliktir bu. Çünkü ancak meşreple ve dil zevkiyledir ki mesleklerin zamanla insanı yoran, körelten, kemiren, vasatlaştıran tehlikelerinden korunulabilir... O yüzden diyeceğim, sanat, düşünce ve bu ikisi arasında hayat saçaklanmalarına teşne bir meşrep potansiyeli taşımayan insanlar edebiyat öğretmeni olmasın. İnsanı yapan bu iki unsur, sanat ve düşünce şuuru yani, bir edebiyat öğretmeninde yoksa o da günün çarkında kaybolup gitmeye yazgılıdır çoktan.Edebiyatın hayat gerçekliğinin dışında, hayalî kayıp vadilerde olup bittiğini düşünen anlayışlar her zaman bulunacaktır. Fakat bizim gibi tarihin hız ve geriliminin yüksek olduğu ülkelerde edebiyat eğitimi gerçeğe, güne bağlanmak zorundadır. Fuzûlî'yi anlık bir refleksle öğrencisinin 'cebine' indirme kapasitesine sahip öğretmeni yetiştirmek bana göre hiç zor değil. Çünkü bizim, devletten başlayarak hemen her devir ve katmandaki temel meselemiz kendimizle yüzleşme ve kendi gerçekliğimizi kabul etme cesaretini gösteremeyişimizdedir. Böyle olunca da edebiyat ne ağızda çiğnenen lokma ne de onun lezzeti olarak bile düşünülemez hiç. Belki 'sanat kavramını daha anlaşılmaz hâle getiren bir sanat memuru' vardır Ahmet Haşim'in dediği gibi ve bunun 'edebiyattaki örneği Edebiyat Hocası'dır. O, 'hava satan ve mehtap ışığı imal eden efsanevi tüccarlar gibi, güzellik hissini ve idrakini bir ortaöğretim programına uyarak öğrencilerine öğreten, şimdiki yanlış eğitim usulünün yarattığı ve icat ettiği, beyhude bir eğitimcidir.' Böyle midir gerçekten, edebiyat öğretmeni Haşim'in çizdiği bu portre ile toplumun ve devletin sivrilttiği ama arada bırakıverdiği eşikte bir kahraman mıdırEğer Haşim 'ne şair şiiri ne de sanatkar sanatı yorumlayıp açıklayamaz' diye yazmasaydı bir an durup düşünecektik. Fakat meseleyi anlam ve açıklamada düğümlediği için kolaylıkla kendi âlemimize bakabiliriz. Neden Çünkü edebiyat öğretmeni müfredat ve yönetmelikler gibi şekle bağlı bir konu değil, yaratıcı vasfını kendi idrakinden alan sıra dışı bir öznedir. Onun bütün çabası bir meseleyi sonuçlandırmaktan ziyade öğrencisine yöntemleri sunmaktır. Dil zevki ve meşrep şuuruyla konuştuğu dilin tadını hissettirir öğretmen. Bunu yaparken de ellerinde 'sezdirmek' gibi başkalarında bulunmayan bir sihri gezdirir. Bence edebiyat öğretmeni, her derste öğrencisine