Dişçiyi çağırdım

Gece yarısı dişçiyi aradım. Gel artık, dedim, beş yıldır süren bu ağrı dinmiyor. Çürük iyice dibe indi. Uyku düzenim bozuldu. Her sabah ağzımın içinde karanlık bir çukurla uyanıyorum. Yüz binlik ordular gibi teçhizatlı dişçi önce bir miktar ağrı kesici göndermeyi önerdi. Yok yok, dedim. Bu beş yılı maharetli kerpeteninle çekip çıkar. Yoksa dilim başka yere kayacak. İnsanlar gibi acıların da klasmanı var. Herkes kendi klasmanında kalsın, pekala, fakat artık bu diş ağrısı katlanılmaz oldu. Beş yıldır avunuyorum ha geçti ha geçecek diye. Korkunun beni avucuna almasına izin verme. Dişçi dururken dişe güvenilir mi Daha dün gazetede okudum, neymiş, o iki sevgili diş sökme sevdasına kapılmışlar. Güya yumuşak öpüşlerle ağrıyan dişleri susturacaklarmış. Haydi ben söyleyeyim; aşk dahi çare değildir diş ağrısına. Onun ayrılığa uğratamayacağı değil sevda, kara sevda dahi yoktur. Diş ağrısı aşkın ocağına ateş eker. Günü karartır. Geceyi ateş denizi kılar.

Dün uzun bir geçitten yürüdüm. W. Benjamin'in neredeyse yüzyıldır entelektüelleri avladığı türden bir imgeselliği vardı. Modern, avangart, öykünmeci, arabesk ne ararsan yansımıştı duvar süslemelerine. Adeta şehir kendisini unutmak için bu takma dişin kalıplarına ihtiyaç duymuştu. Cam tavan eskimiş bir gökyüzü benzeri küf bulutuydu. Ya da bana öyle geldi. Ağzımı böyle bir geçite benzetmemin mantığını sonradan fark ettim. Ağzımızla başlıyordu her şey. Oradan girenle ve çıkanla. Sadece besinler girip çıkacak değil ya! Doğruysa şöyle demiş Hz. İsa; 'ağızdan giren değil çıkan kirlidir.' Böyle olunca benim diş de çıkan şeye dahil mi Dahası, dedim, bunca söz de mi çürütür dişleri Dişin asıl düşmanı söz müdür Hani bazen zehirli ve sessiz ıslık gibi ön dişlerin arasından çıkıverir. Birine dair bir cümle kurarken, bir konuyu açıklarken, ne bileyim bir horoza söylenip dururken. Yetmedi nefes almadan okuduğun bir çarpıcı paragrafın hakkını yererek yerken Geçit, şehrin tarihi bölgelerinden birindeydi ve nicedir eski dostlarla karşılaşmıyorduk. Öyle miydi halbuki, hiçbir sebep bulamazsak dondurma yemek için sözleşirdik. Küf rengi bir gökyüzü kime huzur verir şimdi

Böylesi diş ağrısının söküp atılamaz ve ellisinden sonra köklenip daha bir yeşeren hatıralar benzeri uç verip kabus halinde omuzlarıma çökmesinin ardından dişçinin vurdumduymazlığına ne demeliydim 'Acilen gel. Gecenin bir vakti bile olsa senin için koltuğu hazırlar canından bezdiren o çukuru temizlerim' demesi gerekmez miydi Ya bana ne demeli Bu şehirde elleri maharetli, bakışı bilge, sesi yatıştırıcı başka dişçi yokmuş gibi neden onu arayıp duruyordum Belki de artık benimle ilgilenmek istemiyordu. Onlarca yıldır ağzımın içinde yuvalanan, kitap, kalem, şiir, roman, hikaye, tarih, arkeoloji, felsefe, gastronomi, seyahat, botanik, lüzumsuz bilgiler ansiklopedisi ne denli kırıntı varsa onu bezdirmişti. Ağzımı açıp da dişlerimi gördüğünde meslek körlüğüne kapılıyor, elleri tutmaz gözü görmez oluyordu! Dişçi dediğin ağız filozofu değil miydi