Davanın kemiğine düşen kurt...

Çobanın da davası var. Kim demiş ki dava sadece ideoloji tüccarlarının işi Sürüsünü en güzel şekilde otlatırken kurttan kuştan korunmak ister çoban. Dağ bayır dolaşırken ıssızdır, yalnızdır. Gece çöküp de vakit ilerlediğinde hele uyku onu da gafil avlar. Üstelik, hangi fani sonuna kadar uykunun uyuşturucusuna dayanabilir ki Uyurken uyumayan bir yoldaş diler çoban. Issızlıkta dolaşırken kendisine eşlik edecek, dağılan sürüyü çekip çevirecek bir arkadaş. Kendi gözü kapalıyken açık kalacak göz, duymayacağı sesten tüyü kabaracak bir canlı. Köpekten başkası değildir o. İnsan nasıl başarmıştır köpeği evcilleştirmeyi Sadık bir eşlikçi kılmıştır onu kendine bilinmez Çoban bu derin derin antropolojik hikayeyi düşünmez. Asil bir anneden olmasını istediği yardımcısı için sağa sola haber salar. Sesi buğulu gözleri keskin bakışlıdır. Daha der gözlerini açmadan haber verin bana. Dünyada ilk beni görsün. Benim sesimin sıcaklığına bağlansın. Davamın simgesi olsun. Sonunda haber gelir çobana. Kıskanç fakat çaresiz anne döne dolana eniklerini emzirirken kederlidir. Sanki büyük ayrılığı içgüdüleri ile sezmektedir. Şefkatle, öpe koklaya çeker çoban eniği. Göğsüne alır, yüzüne bastırır. Anne köpekle çobanın gözleri iki keskin kılıç gibi bakışarak bilenir.Dışarıdan bakıldığında tabiatın kendi içindeki o tuhaf ve sert döngü tam hissedilmez böylesi bir hikayede. Çobanın köpeğe ihtiyacı vardır, köpek yavrusu ise doğasının belirsizliği içinde kaderini beklemektedir. Çobanın eli onun yazgısına dokunur. Yavaş yavaş kulağına fısıldar düşmanını (davası) çoban daha gözü açılmamış eniğin. Kurttan söz açar. Düşmandan dem vurur. Un ve su karışımı yal ile besler sadece. Gün gün gözü açılır eniğin. Elden kucaktan iner. Yavaş yavaş sürünün ve çobanın etrafında yeni bir statü kazanır. Hırlayışı hem güldürür hem sevindirir çobanı. Mantar tabancası patlayışını andıran havlayışı, yeni dökmüş kabak tazeliği terleyişini hatırlatan sadakati umut verir. Fakat çoban geleceğin zorlu tecrübesiyle doludur. İnadına etten ve kandan, kemikten ve ilikten ayrı tutar köpeği. Eğer bir kez onların tadına varacak olursa rakibi kurda benzeyecek, dava düşecek, sonunda kurt olup çıkacaktır. Bilir bunu. Islıkla, sesle, türküyle, ateş başında, kar altında, çardakta, ıssıda ayazda durmadan öykü anlatır köpeğe.Yer yer sadakatini dener. Küçük cezalar bile verir. En küçük bir ihmalin farkedilmeyen bir dikkatsizliğin sürünün güvenliğini doğal olarak da kendi hayatını etkileyeceğinin bilinciyle uzun sopasını omzuna koyar, köpeği ilerilere gönderir, ıslıkla hem sürüyü hem köpeği yönetir. Bir süre sonra bu görevi bir başına köpek üstlenecek, en tiz sese ayarlı kulağı, keskin gözleri ve eşsiz koku alma duygusuyla toprağın üstüne yayılacak öne attığı patileriyle bir saltanat ve güç heykeline bürünecektir. Boğazına takılan demir kask onu gireceği kavgada dişlenip boğazlanmaktan koruyacaktır.Gün gelir, zaman geçer. Mevsim döner. Köpek çobanın davasını tüylerine kadar içselleştirir. Övündükçe övünür eseriyle çoban. Ona sarılır. Aslanım der. Yiğidim. Kaplanım. Dünyam. Ödüle boğar. Sesle sever. Islıkla sever.