Ömer Erdem

Karar

Eğitim denilen büyük yanılgı

Birkaç gün evvel İstanbul'da sadece utanç verici değil aynı zamanda düşündürücü bir hadise yaşandı. Bir anaokulunun mezuniyet kutlaması sırasında yapılacak dans gösterisine uyum sağlayamadığı gerekçesiyle öğrencilerden birisi sahneye çağrılmadı. Otistik olduğu ifade edilen öğrenci ailesiyle dans ederek katıldı bu gösteriye. Böylece eğitimin eşit ol

Eskiden ben...

Olur da densizin biri haddini aşar ağzına geleni söylemeye yeltenseydi tereddütsüz yerimden kalkar anında gerekeni yapardım. Sinirlenirdim iyiden iyiye en yalın halimle. Haksızlığa, bile bile, göstere göstere yaklaşan kötülüğe cevap verirsem hem onu ortadan kaldıracağıma hem de kendimi tam koruyacağıma inanırdım.Sözümü esirgemez, kimse konuşup söyl

Çocukları eğit(eme)mek ya da...

Eğitim yol ve yöntem göstermektir. Eğitici bundan vazgeçip öğrenciyi kendisine benzetme hedefine yönelince sapmalar kaçınılmaz hale gelir. Hele toplumun ortak şuur, niyet ve birikimi olmaktan çıkıp gücü bir süreliğine eline geçirenin ideolojik rengine bürünmeye başlayınca eğitimde çanlar hepten çalmaya başlamıştır demektir. Kabul edilmelidir ki nit

Dilin doğası metafor

Çeviri biraz da geç kalmış bir kültür faaliyetidir. Kültürler birbirlerine gecike gecike katılırlar. Gerçi bizdekiler doğal bir gecikme sayılmaz. Cemal Süreya'nın 'her şey geç geliyor hayatımıza' dediği türden bir nitelik kısılmasını da içerir. Başta İngilizce olmak üzere pek çok batı dilinden tercümeler yapılıyor hızla bugün. Kurguya dayalı kitapl

Düzen korumacılığın çok uzun mantığı...

Baharın düzeni yine baharla bozulur. Düzmek de bozmak kadar haktır ona. Yazın bereketli saltanatı ise sonbaharı içine çeke çeke son bulur. Sarı bir kirazı hazla dudaklarıyla çeker âdeta yaz sonbahara göz kırparken. Kış ise efendisidir bütün günlerin, içinde saklı renkleri taşıyan ışık gibi beyazıyla örtüp saklamakta üstüne yoktur. Baharın coşkusuna

Hep haklı, hiç yenilmez...

Yenilmekten daha acısı yenilgiyi bir haksızlık diye görmek ve oradan bir haklılık ilahiyatı çıkarmaya yeltenmektir. Bu, gerçekliğin bilerek saptırılması olduğu kadar bir yanılsamanın peşine gerçek diye takılmak şeklinde de tecelli edebilir. Çoğunlukla ruha işler yenilgi psikolojisi kadar yenmek iştiyakı da. Kişi veya toplum durmaksızın kendisine ra

İstemeden gelenlerin hücumu...

Hemen pek çok şey istemeden geliyor yanıma. Sadece yanıma değil, gözüme, kulağıma, burnuma. Beş duyumla yoklayıp bilebileceğim, ölçüp tartabileceğim, koklayıp saklayacağım ne kadar akla hayale gelmez şey varsa bana yöneliyor. Bir kısmı rüzgarın yüzüme çarpması, çapkın iğde kokusunun süzülüp beni bulması benzeri kendiliğinden geliyor bundan şikayetç

Yakınlaştıkça bulanıklaşan...

Önce şaşırıyor, kararsızlık geçiriyor, şüpheyle başımı geri alıyorum. Bu beklenmedik bulanıklaşma bir an korkutuyor hatta beni. Daha dün, değil bu mesafeden, daha, daha da geriden sırt, kapak fark etmez, irili ufaklı her yazılanı okur, şak diye her şeyi yerli yerine oturturdum. Şimdi, bugün, 'Bunal..YaşaKül' O ne Hangisiydi bu Peki şu sağdaki 'Ya'

Arabesktürkiye...

Adı ister taverna ister yeşil pop hatta aranjman müzik olsun hepsi arabesk dedikleri sosyolojik tabandan yeşerir. Doğası gereği tepkisel oldukları için müzik sanatının ontolojik ve estetik normlarının dışında ortaya çıkarlar. Türklerin Anadolu'da, başta dini ve seküler müzik dairesi içinde neler yarattıklarına bakmak oldukça şaşırtıcı sonuçlar veri

Piçoğlu Osman ya da türküden düşünmek

Selda Bağcan'ın sesine teslim oluyorum ilkin. Karadeniz'in sisli zirvelerinden kademe kademe sahile beni indiriyor. Doygun yeşilliklerin arasından özenle geçirip sakin bir köşe arıyor nefeslenecek. Her ne kadar kemençe geride kalsa da onun lirik ve içli nefesini daha bir duyuyorum. 'Kemençe dut ağacından kainata üflenmiş bir fısıltı' diyecek oluyor