Ülkemizde iktidarını sürdüren "şahıs yönetimince", iyi niyetli ama zavallı yoksul kesiminin çaresiz çırpınışlarla yok edildiğini üzüntü ile izlemekteyiz. Büyük Atatürk'ün; yıpranmış Osmanlı Devleti'nin enkazından yarattığı çağdaş, devrimci, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk düzeni yok edilmektedir. Öncelikle zorunlu hukuk düzenine titizlikle uymaları ve uygulamaları gereken hukuk kurumlarınca, anayasamızın 2, 5, 8, 14, 42, 153, 1583, 174. maddelerindeki hükümleri yokmuş sayılarak yetki iddiasına girişilmiş; adeta bir anayasa kaosu yaratılmıştır!

Tüm millet iradesiyle yürürlüğe girmiş olan anayasa hükümlerinin hukuksal yorumunun da bir anlamı kalmamıştır! Daha kötüsü de milli eğitim bakanının anlaşılmaz desteğiyle, milli eğitim sistemi; şeriatçı tarikat ve cemaatlerin etki ve güdümüne terk edilmiş gibidir.

Ülke ekonomisinde enflasyon oranı zirve yapmış; halkımızın yüzde 20'si açlık, yüzde 40'ı yoksulluk girdabında çırpınmaktadır! Yaşamakta olduğumuz güncel olaylara hukuk darbesi demek bile az gelir! Ülkemizin ekonomisi çökmüş; halkımızın çoğunluğu, memuru, emeklisi, işçisi, köylüsü, esnafı, öğretmen ve öğrencisi ile perişanlık ve çaresizlik içindedir. Ülkemiz "demokrasi tramvayı"ndan ineceği durağı çoktan geçmiş gibidir.

Atatürk'ün "Gerçekleri söylemekten korkmayınız" sözünün inancı içinde bu gerçekleri haykırmanın tam zamanıdır. Ülkemizin büyük şehirlerinin varoşlarını dolduran "yol geçen hanına dönen sınırlarımızdan" akın akın gelen ve nedense bilerek göz yumulan düzensiz göçmenler de demografik yapımızı dejenere etmektedir. Büyük kentlerimizde yuvalanan uyuşturucu ve mafya çetelerinin silahlı çatışmaları, toplum güvenliğimizi zedeleyecek boyutlara ulaşmıştır.

Gelecek nesillerin ekonomik ve toplumsal çıkarlarına özgülenmesi gereken kaynaklarımız; kuruluş döneminden bugüne kadar devletimizin kıt olanaklarla yarattığı milli varlıklarımızdır. Kıyılarımızın, limanlarımızın, madenlerimizin, iç ve dış türedi sermaye gruplarına; karapara baronlarına peşkeş çekilmesi sadece ilgisizce seyredilmektedir.