Yurdun bütünlüğü, milletin istiklali - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Büyük Atatürk'ün, 1919 Mayıs'ında Anadolu'ya ayak bastığında kararı şu olmuştu: Ulusal egemenliğe dayalı tam bağımsız bir Türk devletinin kurulması. Temel ilke, Türk ulusunun onurlu bir ulus olarak yaşamasıydı. Bu da ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilirdi. Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uşaklıktan öte bir gözle görülmeye layık olamazdı. Atatürk'ün sözleriyle, yabancı bir devletin güdümüne girmeyi istemek, güçsüzlüğü ve uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey değildi.

Emperyalist güçler, Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda Osmanlı Devleti'ni tarihe gömme zaferiyle kendilerinden geçerken "Mustafa Kemal" isminde bir kahraman, bir dâhi ortaya çıkarak, o güne değin yenilmez sayılan Avrupa devletlerini yenmiş ve Türk ulusundan oluşan yepyeni bir devleti tarih sahnesine çıkarmıştı.

Mustafa Kemal ismindeki bu dâhi, Türk halkına "ulus" olma bilincini aşılamış; Osmanlı Devleti tarafından sürekli ihmal edilmiş ve hor görülmüş olan Anadolu halkının yeniden kendine güvenmesini sağlamış; Türk halkına, isterse tüm olanaksızlıklar içinde dahi vatanını düşman güçlere karşı savunabileceği inancını benimsettirmişti.

ULUSAL DİRENİŞİN İLK BELİRTİLERİ

Mustafa Kemal, "ordu müfettişi" olarak görevini 8 Haziran 1919'a değin Havza'da yapmıştı. İstanbul'daki İşgal Kuvvetleri Komutanı Amiral Calthorpe, 8 Haziran'da Hariciye Nezareti'ne gönderdiği bir notayla Mustafa Kemal'in geri çağrılmasını istemişti, çünkü Samsun'da çıkan karışıklıklarda Mustafa Kemal'in de önemli bir rol oynadığını iddia etmekteydi. 8 Haziran'da Harbiye Nezareti tarafından geri çağrılan Mustafa Kemal, 10 Haziran'da arkadaşları Ali Fuat (Cebesoy) Paşa ile Albay Hüseyin Rauf (Orbay)'u iletişim ve güvenlik açılarından daha uygun gördüğü Amasya'ya çağırmış ve kendisi de 12 Haziran 1919'da Havza'dan Amasya'ya geçmişti. Amasya'ya çağrılan diğer kişiler ise şunlardı: Samsun Mutasarrıfı Hamit Bey ve 3. Kolordu Komutanı Albay Refet (Bele). 2. Ordu Müfettişi Cemal (Mersinli) Paşa ile 15. Kolordu Komutanı Kâzım (Karabekir) Paşa yerlerinin uzaklığı ve katılmalarının gizlenemeyeceği gerekçeleriyle Amasya'ya gelememişlerse de kapalı tellerle görüşmelerin gidişatından haberdar kılınmışlar ve alınan kararlara katılmışlardı.

Mustafa Kemal'in kararı, Anadolu'dan yönetilecek bir hareketin başına geçmekti. 12 Haziran akşamı Amasyalılara seslenen Mustafa Kemal, Anadolu'ya geçişinin amacı olan ulusal direnişin ilk belirtilerini gösteren şu konuşmayı yapmıştı:

'HEP BERABER YEMİN EDELİM!'

"Aziz Amasyalılar, Padişah ve hükümet, İtilaf Devletleri'nin elinde esir durumundadır. Memleket elden gitmek üzeredir. Bu kötü duruma çare bulmak için, sizlerle işbirliği yapmaya geldim. Hep beraber aziz vatanımızı ve istiklalimizi kurtarmak için, bütün gayretimizle çalışacağız. İzmir'den sonra Manisa ve Aydın'ın işgali, gelecekteki tehlikeyi daha açık göstermektedir. (...) Dayanılması imkânsız bu acıklı durum karşısında derhal bir teşkilat kurmak ve büyük devletlerin temsilcilerine etkili telgraflar çekmek lazımdır.

Amasyalılar! Burası, Havza'dan ötesi Pontus oluyor. Sivas'tan doğusu Ermenistan'a katılıyor. Memleket İngiliz mandası altına giriyor. Tarihi büyük Türk milleti böyle bir esareti kabul edemez; milletimizin tarihi şerefi büyüktür...

Amasyalılar! Düşmanların Samsun'dan yapacağı herhangi bir asker çıkarma harekâtına karşı ayaklarımıza çarıklarımızı çekerek, vatanı en son kayasına kadar savunacağız. Allah milletimize mağlubiyeti gösterirse, bütün evlerimizi, mallarımızı ateşe vererek ve vatanı bir yıkık yurda çevirerek, boş bir çöl halinde düşmana bırakacağız.

Amasyalılar, hep beraber yemin edelim!"

ULUSUN KADERİNİ ÇİZEN BİLDİRGE

Mustafa Kemal'in bu uyarıları üzerine, Amasya'da da bir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştu. 19 Haziran'da Amasya'da başlayan görüşmelerin sonunda, 21, 22 Haziran 1919 gecesi Mustafa Kemal'in burada yazdırdığı tamimin (bildirge) esasları şunlardı: