Yeni casusluk kumpası - Doğan Erkan

Yeni bir düşman ceza hukuku ve Ergenekon operasyonu taklidi "casusluk" kumpası Merdan Yanardağ ve Tele1 üzerinden Ekrem İmamoğlu'nu kapsayacak şekilde kuruluyor. Hemen söyleyelim, kumpasın tüm izleri sulh ceza hâkiminin kayyum atama kararının adli usul ve izansızlığından görülüyor.

Kararın girişinde, yürütülen soruşturma için tek bir madde-i mahsusa var: Devletin gizli kalması gereken bilgilerini temin etmek (TCK 328. Madde). Böyle olunca soruşturma yalnızca bu suçtan yürütülmekte demektir. Dolayısıyla alınacak sulh ceza hâkimliği tedbirleriyle bu suçlama arasındaki illiyet bağının kurulması gerekir. Kararda bu suç isnadı altındaki iddialar ise bu suça altlandırılamayacak başka iddialar (2019 seçimlerini manipüle eden yayın yapmak vb). Peki Merdan Yanardağ hangi gizli kalması gereken bilgiyi temin etmiş de seçim manipülasyonunda kullanmış Bu bağlam kayyum kararında hiç kurulmamış. Böyle olunca hem rabıta somutlanmamış/ delillendirilmemiş hem de isnadın bildirilmesi ilkesi ihlal edilmiş demektir.

GİZLİ BELGE TESPİTİ YOK

En önemlisi, Ceza Muhakemesi Kanunu 128- 133 maddeleri ile birlikte değerlendirdiğimizde, yürütülen soruşturma tek bir madde suç isnadından olduğuna göre, TCK 328'deki casusluk amacıyla gizli belge temininde Tele1 kullanılmış olmalı ki el koyma/kayyum tedbiri uygulanabilsin. Sulh ceza hâkimliği kararı bunu en azından iddia etmeliydi. Örneğin "TCK 328 uyarınca gizli kalması gereken devlet sırrı niteliğindeki filanca bilgi/belgenin temin edildiği, bunun da Tele1 AŞ araç olarak kullanılarak şu şekilde sağlandığı..." minvalinde tek bir cümle yok. Dahası bu olmayan bilgi/belge gerçekten devlet sırrı mıdır Buna ilişkin CMK 125. madde uyarınca, iddia üzere öne sürülen bilgi/ belgenin devlet sırrı olup olmadığına da mahkeme karar verir. Bu karar verirken o bilgi/belgeyi tam olarak ifşa etmez ancak ifade eder, "filanca gizli belgenin devlet sırrı olduğu tespit edilmiştir" şeklinde saptar. Böyle bir mahkeme/hâkim saptaması da yok kararda. Zaten böyle bir belge/ bilgi iddiası hiç yok dediğimiz gibi. Buradan kurulamayan bağlam yerine manipülasyona yönelinmiş "filanca devlet sırrı temini" diyemeyince onun yerine Yanardağ'ın yayın politikası ve sözde 2019 seçim manipülasyonu hikâyelemesi konmuş.

Kararın girişinde yalnızca casusluk suçlamasıyla soruşturma yürütüldüğü vurgusunu tekrar söyleyelim. Bu durumda TCK 328 ve CMK 133 bağlamını kuracak "filanca devlet sırrı teminiyle seçimin manipüle edildiği" benzeri bir cümle var mı kararda O da yok. "Casusluk" suçlamasında Tele1'in nasıl kullanıldığına ilişkin boşluğa acemice aynı döngüsel safsata (petitio pirincipii) tekrar kurulmuş ve bu boşluğun yerine "Tele1 yayınlarıyla seçim manipüle ediliyordu" demagojisi konmuş. Asıl bu sulh ceza kararının casusluk suçlamasına ilişkin manipülasyon yaptığı görülüyor. Özetle, Tele1'e kayyum kararında CMK 128-133 yok, TCK 328 yok, suçlama yok, bağlam yok, adil yöntemden geçtik, adli yöntem yok. Yalnızca düşman ceza hukukunun ideolojik diliyle bilinçlice yapılan; seçim manipüle etme iddiasıyla casusluk iddiası arasında hiçbir bağ gösterilmeden bunlar birbirinin doğal sonucuymuş gibi gösteren döngüsel demagoji var. Bu haliyle tutuklamalar da Ceza Muhakemesi Kanunu 100. maddeye tümüyle aykırı, zira düzenlemenin aradığı "somut delil" koşulu yok. Tutuklamaların bir kez daha cezalandırma aracı olarak uygulandığını görüyoruz.

KAYBEDİLEN SEİME İPTAL YOLU!

Öngördüğümüz bir büyük tehlike o ki: Kararın 2019 seçimlerinin iptali yolunu açabilecek bir yönü var. ünkü, bir başka masumiyet karinesi iptaliyle savcılığın isim koyduğu "İmamoğlu suç örgütü"nün bu aşamada ortada kendini böyle tarif eden bir örgüt olmadıkça örgüt ve isim uydurmak iftira suçu niteliğindedir. Bu tümüyle FETÖ'den miras alınan bir yönlemdir. Adli bir yöntem değildir, manipülasyondur.