Yargı iktidarın zulüm aracı mı - Erol Türk

Hukukçu kimliğine sahip yargıçlar, evrensel insan haklarına ve hukuk kurallarına göre düşünmek, adil yargılama yapmak ve vicdani kanaatlerine göre hakkaniyete uygun kararlar vermek zorundadırlar. Hukuki adalet, benzer davalarda benzer kararlar verilmesini gerektirir. Ancak karar verecek yargının tam bağımsız olması gerekir. Mikrofona her konuştuğunda bizim yargımız bağımsızdır diyen adalet bakanı, yargı mensupları ve hukukçularla dalga geçiyor olmalı...

AKP'nin 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra terör örgütü ilan ettiği FETÖ'cü yargıç ve savcılar, polisin ürettiği sahte belgelerle Atatürkçü subayları, rektörleri, dünyaca ünlü profesörleri, gazetecileri, sendikacıları tutukladı, yargıladı ve ağır cezalara çarptırdı. Yaşamını yitirenler, canına kıyanlar oldu. Bu karanlık dönemde bizzat yargı eliyle tam bir yargı zulmü yaşatıldı. İktidarla ortaklık bozulunca FETÖ'cü savcı ve yargıçlar yurtdışına kaçtı. Birçoğu yargılandı hapis cezasına çarptırıldı. Ama yargıda yaratılan ağır yıkım onarılmadı. Meslekten ihraç edilen beş bine yakın savcı ve yargıcın yerine AKP mülakatla kendine yakın avukatları savcı ve yargıç olarak atadı.

Ceza kanununun ilgili maddelerini Saray'ın istediği şekilde yorumlayıp muhalifleri içeri atmayan yargıçların görev yerleri değiştirildi, sürüldü. Savcılık elinde tek bir somut kanıt olmadan muhalif belediye başkanları için tutuklama talep etti, sulh ceza yargıçları tutuklama kararı verdi. Bu uygulamayı eleştirenler "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ediyor" diyerek gözaltına alınıp tutuklandı. Ölümcül hasta tutuklular -Murat alık ve Ayşe Barımhastane hastane gezdiriliyor tahliye edilmeden yeniden cezaevine gönderiliyor.

Yargı kindar olamaz. Yargı eliyle kimseye zulüm yapılamaz. Hasta tutuklulara yapılanlar anayasaya, insan haklarına aykırıdır. Tutukluluğun üzerinden beş ay geçmiş olmasına rağmen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun iddianamesi hazırlanmadı. Savcılığın elinde somut kanıtlar yoksa neden gözaltına alındı, tutuklandı

DİYALEKTİĞİN ŞAŞMAZ KURALI

AKP hükümeti değiştirdiği anayasanın ve yasaların hiçbir kuralına uymuyor. Ülke bir baştan bir başa yanıyor, kimse suçu kabul etmiyor. Anayasal hakkını kullanan, toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan gençler aylardır tutuklu. AKP, hukuksuz bir gücün Saray'ın elinde olmasını ve yargı istedikleri gibi karar vermediğinde ona müdahale etmeyi kendinde hak olarak görmekte, bu uygulama ise hukuk sisteminin varlığını olanaksız hale getirmektedir. İşte bu nedenle kimse bugün yargıya güvenmiyor.

23 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkesini yok etti. Yıllardır barış içinde yaşayan halkımızı din, ırk ve mezhep üzerinden ayrıştırarak anayasa ve yasalara aykırı bir düzen yarattı. Kamuda aşırı israf ve gösteriş budalalığı yüzünden ülke ağır bir ekonomik bunalıma sürüklendi. Artan enflasyon halkı perişan etti. İşsizlik rekor seviyelere çıktı. Kalitesiz ve yetersiz üniversite eğitimi sayesinde, işsizler ordusuna üniversiteliler de katıldı. Derken sahte diploma skandalı patladı. Üniversiteye gitmeden üniversite diploması alan, avukat, doktor, doçent, profesör olan liyakatsiz, uşak ruhlu tipler devlet kadrolarına yerleştirildi.