2025'in omuzlarımızda bıraktığı ağırlıkla giriyoruz yeni yıla. Yoksulluğun kemirdiği sofralar, adaletsizliğin gölgesinde büyüyen çocuklar, susturulmuş sesler, örselenmiş umutlar... "Bir yıl, bir ülkenin kalbine bu kadar çok yük sığdırabilir mi" diye sorarak kaldırıyoruz 2025 takvimini.
Yeni bir yıla girerken insan ister istemez dönüp arkasına bakıyor. 2025, geride yalnızca takvim yapraklarını değil; yoksulluğu, adaletsizliği, güvensizliği, susturulmuş itirazları da bırakarak gidiyor. Giden yılın ardından kalan şey, çoğu zaman yorgunluk. Ama bazen de o yorgunluğun içinden filizlenen bir fark ediş...
2025'in yorgunluğunu, yoksulluğunu, adaletsizliğini, kayyımlarla örselenmiş iradeyi, kararan yaşamları, umutsuzluğun ağır sisini geride bırakırken 2026'nın, bütün bunlara karşı ayağa kalkılan bir yıl olması gerekiyor. ünkü bu ülkenin tarihi, susarak değil konuşarak; boyun eğerek değil direnerek yazıldı.
2026, yalnızca takvim yapraklarının değiştiği bir yıl değil; yurttaşın yeniden özne olduğu bir eşik olmalı. Hak aramanın suç sayılmadığı, düşüncenin baskılanmadığı, gençlerin bavul değil hayal hazırladığı bir ülke için... Mitinglerin korkuyla değil umutla dolduğu, yürüyüşlerin yasaklarla değil dayanışmayla büyüdüğü bir yıl...
CESARET, ADALET VE BİRLİKTELİKBu ülke, uzun zamandır zor bir sınavdan geçiyor. Ekonomik sıkıntılar yalnızca cüzdanları değil, umutları da daraltıyor. Hukukun zedelendiği yerde güven, güvenin kaybolduğu yerde gelecek duygusu aşınıyor. Gençler bu topraklarda yaşamaya değil, gitmeye hazırlanıyor. Sokaklar sessiz, meydanlar tedirgin, insanlar temkinli.
ünkü bu topraklar, karanlığa razı gelmeyenlerin sesinden doğdu. Cumhuriyet, tam da bu yüzden bir umuttu; hâlâ da öyle. Bugün bize düşen, o umudu yeniden hatırlamak ve hatırlatmaktır. Sessiz kalmamayı, vazgeçmemeyi, yan yana durmayı öğrenmektir.
Tarih bize şunu da söylüyor: Bu topraklarda hiçbir karanlık kalıcı olmadı. 2026, bu yüzden sıradan bir yıl olmamalı. Bir hatırlayış yılı olmalı. Yurttaş olmanın ne demek olduğunu, söz söylemenin bir lütuf değil hak olduğunu, suskunluğun çözüm değil kabulleniş olduğunu yeniden hatırladığımız bir yıl... ünkü demokrasi, yalnızca sandık günü hatırlanan bir kavram değildir. ünkü adalet, ertelendiğinde büyüyen bir yaradır. ünkü umut, kendiliğinden gelmez; emek ister, cesaret ister, yan yana durmayı ister.
Bugün gereksinimimiz olan şey büyük laflar değil. Daha çok dayanışma, daha çok vicdan, daha çok cesaret. Haksızlığa alışmamak, kötülüğü normalleştirmemek, "böyle gelmiş böyle gider" dememek.
CUMHURİYETİN FAZİLETİCumhuriyet, tam da bu yüzden önemlidir. Bir rejim olmanın ötesinde, eşitlik iddiasıdır.
Bu ülke, kaderine razı gelmeyenlerin mücadelesiyle kuruldu. Tarih, bu topraklarda umudun hiç tam olarak sönmediğini öğretir bize. Karanlık ne kadar koyuysa sabah o kadar yakındır.

5