Uğur Mumcu bizi izliyor - Av. Erol Ertuğrul
Ankara Hukuk Fakültesi 5 Kasım 1925'te Atatürk tarafından açılmıştır. Fakültenin girişinde Atatürk'ün "Bu kurumun açılışında duyduğum mutluluğu hiçbir yerde duymadım" sözü yazılıdır. Sevgili Uğur Mumcu ile ben Ankara Hukuk Fakültesi'nden arkadaşız. Uğur Mumcu, 1963-1964 döneminde Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanlığı yaptı. Bu dönemde fakültede ses getiren eylemleri gerçekleştirdi. Türk aydınlarının yıllarca hapis yatmalarına neden olan Türk Ceza Yasası'nın 141- 142. maddelerini tartıştırdı. Uğur'dan sonra Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği başkanlığına seçimle ben getirildim.
ATATÜRKÇÜLÜK SÖYLEŞİSİUğur, katıksız bir Atatürkçü, korkusuz bir vatanseverdi. Yedek subay okulundan onu er çıkardılar. Askerliğini Ağrı Patnos'ta vatan çocukları ile birlikte er olarak yaptı. Ama hiç rahatsız olmadı. Askerlik anılarını mizahi bir dille "Sakıncalı Piyade" adlı kitapta topladı. Askerden sonra Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başladı. Kurmay subaylara "Atatürkçülük" konusunda bir söyleşi verdi. Söyleşi sonunda kurmay subaylar Uğur'u dakikalarca ayakta alkışladılar. Bu ayakta alkışlar onu yedek subay okulundan er çıkaranlara karşı en güzel yanıttı. Uğur bir yazısında "Ben Atatürkçüyüm, ben, cumhuriyetçiyim, ben laikim, ben antiemperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım, ben insan hakları savunucuyum, ben terörün karşısındayım; ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım" diyordu. Ve bu görüşlerin ışığında araştırmalar yapıyor, suçluların üzerine gidiyordu.
Aydın'da 14 Aralık 1990 günü insan hakları konulu bir panel düzenledik. Panel'in konuşmacıları İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Muzaffer İlhan Erdost ve Prof. Dr. Aydın Aybay'dı. Panele katılan konuşmacıların yol giderlerini panel sonrası kendilerine veriyorduk. Uğur'un uçak parasını da vermiştik. Panel'den birkaç gün sonra beni Aydın'da bir bankanın şubesinden aradılar. Uğur bana bir para göndermişti. Hemen Uğur'u aradım, bu para nedir diye. "Sen bana İzmir-Ankara uçak bilet ücretini tam olarak vermişsin, oysa biz gazeteciler yarım bilet parası ile uçuyoruz. Artan parayı sana geri gönderdim" dedi. Uğur o günlerde işsizdi. Bu parayı geri göndermese kimsenin haberi bile olmayacaktı. İşte Uğur'u Uğur yapan buydu.
24 Ocak 1993 günü onu alçakça bombalı bir saldırı ile aramızdan aldılar. 25 Ocak 1993 günü İlhan Selçuk'a acımızı dile getiren ve sonu "Başımız sağ olsun" diye biten bir telgraf çektim. Telgrafı fonotelden görevliye yazdırdım. Görevli bana telefonda "Efendim hepimizin başı sağ olsun" dedi. Gözyaşlarımı yüreğime akıttım. 27 Ocak 1993'te Aydın'da demokratik kitle örgütlerinin katılımı ile bir yürüyüş düzenledik. Etkinlik Atatürk anıtına Uğur'un fotoğraflarının ve karanfiller konulması ile son bulmuştu. Gece eşimle Atatürk anıtına gittik. Anıtın önü gündüz gibi kalabalıktı. Uğur'un resimlerinin yanında mumlar yakılmıştı. Birileri, sönen mumları yanan mumlarla yeniden yakıyordu. Başörtülü bir kadın Uğur'un resmini aldı, öptü, sonra yerine koydu. O kadın Uğur'u hiç tanımıyordu, Uğur'u hiç görmemişti. Ama Uğur'un kendileri için öldüğünü anlamıştı. Eşimle hiç konuşmadan ve gözyaşlarımızı içimize akıtarak anıtın önünden ayrıldık.
AYDINLAR DAVASI"Umut Davası" adı ile Ankara 2 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok cinayetlerinin görüldüğü davaya Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi'nin avukatı olarak katıldım. Sanıklar gerici, İran bağlantılı kişilerdi. Çeşitli cezalar aldılar. Ama bana göre onlar gerçek suçlular değillerdi. Gerçek suçlular devlet içerisinde yuvalanmış, gladyo denilen gizli bir örgütün üyeleriydiler. Ve Uğur yazdıkları ile onların üzerlerine gidiyordu. Onu ortadan kaldırmak istediler.