'Türkiye Yüzyılı' iyi başlamadı - Sıtkı Ergüney

22 yıldır iç siyasette, hukukta, yargıda, ekonomide, eğitimde, dış politikada dayatılan, yaşatılan akıl almaz hamlelere, "dünya lideri, oyun kurucu, yerli ve milli" gibi büyüleyici (!) tanımlamalara yenisi eklendi. Cumhuriyetin ikinci yüzyılını kutlamaya hazırlandığımız günlerde, içinde Cumhuriyet geçmeyen "Türkiye Yüzyılı"nın ilk hamlesi, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile eğitim sistemine yapıldı.

"Türkiye Yüzyılı"nın ilk yılında, en çok öne çıkan olumsuzluklar şunlar oldu: Ekonomideki tükeniş, yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, asgari ücret ve emekli maaşlarında artış beklentilerinin bilim dışı söylemler, demagojilerle gündemden çıkarılmaya çalışılması ve Suriye'deki gelişmeler üzerinden üretilen fetih hikâyeleri ile son çeyrekte Devlet Bahçeli'nin sahneye koyup yönettiği "DEM-Öcalan kumpanyası".

EKONOMİNİN DURUMU

Serbest piyasa ekonomisinde satışa arz edilen mal ve hizmetlerin maliyetleri, üretim faktörlerine ödenen rant, faiz, kâr ve ücret toplamından oluşur.

Gelir dağılımı dengesiz, yaygın yoksulluk ve enflasyon-stagflasyon sarmalında olan ekonomilerde harcanabilir gelirdeki marjinal artış, -arzın talep elastikiyeti yüksek ve göreceli ucuz- zorunlu tüketim malları talebini artırarak üretimde, kapasite kullanımında, istihdamda artış, birim maliyetlerde düşüş sağlar.

Alt gelir gruplarındaki harcanabilir gelir artışı enflasyonist baskı oluşturur iddiası, makro dengelerin, tam kapasite kullanımının sağlandığı, bireysel harcanabilir gelir dağılımının dengeli olduğu ekonomiler için geçerli olabilir.

Türk ekonomisinde bir yıl boyunca enflasyon nedeniyle makro düzeyde eriyen satın alma gücüne rağmen tüketim mallarında yaşanan fiyat artışlarının nedeni, uygulanan yanlış politikalar sonucu üretimin (arzın) artmaması, azalmasıdır.

Türkiye'de yaşanan enflasyon değil, hayat pahalılığıdır. Bununla mücadelenin aracı, yoksulluğun büyütülmesi değil, gelir dağılımının iyileştirilmesine yönelik maliye politikalarıdır.

Ekonominin esası, alternatif fayda-maliyet analizleri sonucunda belirlenen önceliklerle uyumlu, maksimum toplumsal faydayı gözeten, kaynakların doğru tahsisini ve yönetimini sağlayacak kararların alınarak uygulanmasıdır.