Toplumsal mücadele ve örgütlenme - Halil Sarıgöz
Geçtiğimiz günlerde bir sahafta kitapları karıştırırken yaşını almış, emekli ve biraz da aksi bir beyefendi ile karşılaştık. Sendikalar ile ilgili bazı kitaplardan bahsediyordu. Kendisiyle ilgilenen görevli, öyle bir kitap bulunmadığını ve daha önce de duymadığını söyleyince beyefendi biraz tepki gösterdi: "Sendika nedir bilmezsiniz. Hakkındaki kitaplardan bihabersiniz. Nereden nereye, örgütsüz bir toplum..." deyince tanışmak ve sohbet etmek istedim. Biraz konuşunca emekli bir öğretmen olduğunu, 1960'larda kurulup 12 Mart muhtırası ile kapatılan, Fakir Baykurt'un öncülüğündeki Türkiye Öğretmenler Sendikası'na (TÖS) üye olduğunu, emekli olana kadar da memleketin birçok yerinde eğitim sendikalarında görev yaptığını söyledi. Aklımda kalan en ilginç cümlesi ise şuydu: "Aklım erdiğinden bugüne sadece yarım saat örgütsüz kaldım, o da emekli olup emekli sendikasına gidip üye olduğum dakikalara kadar sürdü."
Kuşkusuz ki örgütlülük, yani duyarlı yurttaşların bir araya gelmesi ve çoğalması, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarının başında yer almaktadır. 1961 Anayasası ile birlikte ülkemizde örgütlenme bilinci yükselmiş, kimileri için ciddi bir problem haline gelmişti. Cumhuriyet tarihimizde kara bir milat olan 12 Eylül darbesi ile bu durum kırıldı... Gerçekten, 12 Eylül'ün ardından bu topluma ne oldu İnsanlar neden bu kadar sindi, neden bu kadar çekindi diye sormadan edemiyor insan. Evet, milyonlarca insanın fişlendiğini, yüz binlercesinin yargılandığını, idamları, vatandaşlıktan çıkarmaları, siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin kapatıldığını herkes biliyor.
TOPLUM BELLEĞİ BOŞALTILDITüm bu yaşananların ardından insanları elbette yargılamıyorum. Ama üzülerek söylüyorum ki 12 Eylül sürecindeki erk sahiplerinin toplum belleğini boşaltma ve yurttaşları sindirme uğraşının yarattığı etki maalesef bugün hâlâ sürüyor. Sahaftaki beyefendinin söylediği gibi: Nereden nereye
Ülkemizde örgütsüz bir toplum ile açıkça karşı karşıyayız. 12 Eylül'ün ardından gerek işçi gerek memur sendikalarının üye oranlarını günümüzle kıyasladığımızda bile bu yozlaşmayı görmekteyiz. İnsanlar sendikalara, sivil toplum örgütlerine ve siyasi partilere üye olmayı sadece boşa aidat ödemek olarak görmekte. Hatta gelecek kaygısı nedeniyle aileler, çocuklarını sendikalara veya partilere üye olmamaları konusunda uyarmakta.
Örgütlülüğü Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımızda durum zaten apaçık gözler önüne seriliyor. Sendikalar üzerinden baktığımızda, İskandinav ülkelerinde yüzde 50-70 arasında bir oranla karşılaşırken Almanya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde yüzde 30 seviyelerini görebiliyoruz. Ülkemizde ise 2023 verilerine göre çalışanların yalnızca yüzde 14'ü sendikalı...
HAK MÜCADELESİSivil toplum örgütleri olan dernek ve vakıf gibi kuruluşlar açısından baktığımızda da Batı ülkelerinde STÖ'ler demokratik süreçlerin en önemli parçalarından biri olarak görülürken ülkemizde muhalif veya bağımsız bir STÖ'nün etkin olması dahi akıllardan geçmez...