Tarih geriye yürür mü - Kadir Serkan SELÇUK

Batı'nın önde gelen devletlerine karşı Anadolu'nun dört bir yanında verilen Kurtuluş Savaşı'nın ardından kurulan Cumhuriyet, her şeyden önce köklü bir felsefe değişikliği anlamına geliyordu. Bağımsızlık mücadelesi Batı'ya karşı verilmesine rağmen, Cumhuriyetin kuruluşunun ertesinde ana hedef, Batı'nın öncülüğünü yaptığı çağdaş uygarlık düzeyine yükselmek adına çeşitli alanlarda birçok devrimi gerçekleştirmekti.

Batı'ya karşı savaşıp aynı güçlerin uygarlık düzeyine talip olmak çelişki değildi. Çünkü tarih bu yönde ilerliyordu. Cumhuriyet, laiklik, Aydınlanma, demokrasi gibi kavramlar yani özetle modernizm, geleceğin dünyasının temelini oluşturacak olan unsurlardı. Kurulan yeni devletin de bunlardan uzak kalması beklenemezdi.

Nitekim kısa süre içerisinde art arda bu yönde köklü devrimler yapıldı. Batı'nın yüzyıllar süren sınıf mücadeleleri sonunda ulaşabildiği uygarlık düzeyine 15 yıl gibi kısa bir sürede yetişilmeye çalışıldı. Üstelik ilk yıllar büyük sancılarla geçmiş, yeni devletin kalıcı olamayacağını düşünen yabancı devletler uzun süre büyükelçiliklerini yeni başkent Ankara'ya taşımaktan bile uzak durmuşlardı.

KURULUŞ FELSEFESİ

Bu sıkışmışlık ve geçirilen sancılı yıllar, bazı atılımların zamana ihtiyaç duymasını gerektirse de genel olarak devrimler benimsenmiş, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin modern bir ülke kurma yolunda attığı adımlar halk tarafından kabul görmüştü.

Fakat özellikle çok partili düzene geçişle, kuruluşta benimsenen Aydınlanma felsefesinden uzaklaşıldı ve karşıdevrimci güçlere verilen ödünlerle birlikte en nihayetinde AKP iktidarının işbaşına geldiği sürece varıldı. AKP iktidarı ise başta gizli sonradan açık biçimde olmak üzere, Cumhuriyetin kuruluş felsefesini tersine çevirmeye çalışan sistemli bir politika izledi.

İDEOLOJİK ÜSTÜNLÜK

Ancak başta Erdoğan olmak üzere iktidar, ne kadar uğraşırsa uğraşsın istediğini başaramadı. Gittikçe otoriterleşmesine, erkleri kendi gücü altında yönlendirmesine, basını sindirip, susturup kendi propaganda aygıtı haline dönüştürmesine rağmen Erdoğan ideolojik üstünlüğü bir türlü sağlayamadı. Üstelik bunu da kendi ağzıyla itiraf etti.