Geçen hafta sonunda yapılan CHP kurultayı, uzun süredir birikmiş toplumsal öfkenin umuda dönüştürülmesinde yeni bir aşamayı ifade ediyor. Adalet, özgürlük ve refah talepleriyle beslenen toplumsal "su" bugün güçlü bir biçimde akıyor. Ancak bu akış tek bir kişiye, tek bir siyasi figüre ya da tek bir mücadele biçimine sıkıştığında, ateş o suyu buharlaştırabilir. 19 Mart'ta başlayan süreç, bu riski taşımakla birlikte bunu aşmaya müsait: Bir yandan Ekrem İmamoğlu'nun şahsında, başarı, özgürlük, adalet ve refah talebi ifade bulurken buna paralel olarak toplumda geniş bir itiraz, yöntem ve talep çeşitliliği gelişti. Mücadele ve Türkiye'ye ilişkin yeni ufuk arayışları yalnızca bir kişiye değil, kolektif bir siyasete yaslanarak büyüyebildi.
İşte bu nedenle CHP'nin yeni programının kabulü ve ilanı, bu akışın sürdürülebilirliğine katkı sağlayacak bir araçtır. Program, hem içeriğiyle hem de siyasetin sürekliliğini sağlayacak çerçevesiyle önem taşıyor. Suyun akmasını sağlayacak sağlam bir yatak yaratmadan bugün büyüyen demokrasi, adalet ve refah talebini uzun soluklu bir mücadeleye dönüştürmek ve başarıya erdirmek mümkün değil.
BAŞKA BİR YAŞAM OLASILIĞIAKP düzeninin son yıllardaki en etkili yöntemlerinden biri, toplumsal hayal gücünü daraltmak oldu. "Başka yerler de kötü" iddiasıyla, ekonomik ve sosyal adaletsizliğin, yoksullaşmanın kaçınılmaz olduğu fikri topluma benimsetilmeye çalışılıyor. İddianın ve çıkarımın temelindeki zayıflık bir yana, Türk halkında uzun süredir var olan adalet ve refah talebi, somut ve olumlu bir ufka bağlanarak güç kazanmakta.
CHP'nin, bu talepleri "Yasaksız Türkiye, vizesiz Avrupa" gibi örneklerde olduğu üzere iddialı şekilde sloganlaştırması, adil bir ülke ve herkes için iyi bir yaşam olanağı olduğunu hatırlatması, karşı tarafın umutsuzluk yayan propagandasına karşı bağışıklık sağlar. Sürdürülebilir muhalefetin en önemli unsuru, insanların yalnızca mevcut düzenin sorunlarını değil, herkes için iyi bir geleceği de hayal edebilmesi ve bunun da ötesine geçip öngörebilmesidir.
Bugün Türkiye, dünyada eşi az görülen bir ekonomik ve toplumsal durumun içinde. Adaletsiz şekilde, servetten değil, tüketimden alınan envai çeşit ağır vergiler ve harçlar, kadın ve çocuğa yönelik bitirilmeyen şiddet, güvencesiz ve güvenliksiz çalışma koşulları, yoksulluğun yaygınlaşması, hukuksuzluğun sistematikleşmesi... Tüm bunlar toplumun büyük bir bölümünü kalitesiz bir yaşamı pahalıya yaşamaya mecbur bırakıyor.
CHP'YE DÜŞEN GÖREVTürkiye, gelir ve servet dağılımından eğitimde fırsat eşitliğine dek pek çok konuda tarihindeki en uzun süreli aşağıya gidişi ve hukukun üstünlüğü gibi, değerlendirmelerin 200 yıl geriye kadar gittiği bazı alanlarda en kötü dönemi yaşıyor. Demokrasi, adalet ve kitlelerin alım gücü açısından bir süredir AB ve Avrupa Ekonomik Topluluğu dışındaki Avrupa ülkelerinin, ayrıca dünyanın başka yerlerinden benzerimiz görülen ülkelerin de gerisine düşmekteyiz.

1