Sosyalizm ve cumhuriyet - KAAN EROĞUZ

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat; tüm dünyada yoksulluğun ve eşitsizliğin artmasına, savaşların, kitlesel göçlerin, küresel salgınların ve toplumsal şiddetin yaygınlaşmasına neden oldu. Financial Times gibi yayın organlarında sık sık sözü telaffuz edilen ve 2023 yılında düzenlenen Davos Zirvesi'nde en çok kullanılan kavram olarak öne çıkan çoklu kriz (polycrisis) kavramı, kapitalizmin yarattığı bu tahribatı gölgelemek için "icat edilmiş" bir kavram olarak öne çıkarıldı. İçinden geçtiğimiz krizin temelinde yatan nedeni ve esas faili gizlemeye çalışan bu "çoklu kriz" anlatısı, kapitalist sistemin sürdürülemezliğini saklama çabası içerisinde olan ideolojik bir amacı taşıyor.

Uluslararası kapitalist merkezler tarafından üstü örtülmeye çalışılsa da insanlığın içerisinden geçtiği krizlerin temelinde, finans kapitalin kârını artırmak için ranta dayalı el koyma biçimlerine daha fazla başvurmasının ve gün geçtikçe daha fazla tekelci bir karakter kazanmasının yattığını görmek gerekiyor. Robert Brenner ve Dylan Riley'in ABD'deki ekonomik ve siyasal dönüşümü inceledikleri 2022 yılında New Left Review'de yayımlanan "Amerikan Siyaseti Üzerine Yedi Tez" başlıklı makaleleri, dünya ekonomisinin neoliberal dönemle birlikte içerisine girdiği durgunluğun ve üretken yatırıma dönük azalan katkının yoksul kesimleri nasıl daha da yoksullaştırarak toplumsal eşitsizliği artırdığını, demokratik ve sosyal güvenceleri aşındırarak aşırı sağ ve neo-faşist siyasetlerin önünü nasıl açtığını politik Marksizm ekolü çerçevesinde anlamamıza olanak tanıyor.

SEENEK YARATMAK

Makro siyasetlerden gündelik yaşamımıza varıncaya kadar tüm yaşam alanımızı kuşatan bu kriz dinamiklerine karşı kamucu, halkçı ve piyasaya karşı daha fazla devlet müdahalesini öngören seçeneklerin yükselmeye başladığını söyleyebiliriz. Özellikle, geleneksel liberal demokratik kurumların sağ popülist ve neo-faşist liderler tarafından araçsallaştırıldığı günümüzde, siyasal alanı yeniden tanımlayacak ve yurttaşlığın cumhuriyetçi anlamda eşitliğe dayalı doğasını yeniden ön plana çıkaracak siyasetlere gereksinim duyuluyor. Bu gereksinim, en genel anlamıyla sosyalist bir bakış açısının cumhuriyetçi değerlerle birlikte düşünülmesini ve böyle bir program etrafında halkın karşı-siyasetinin örülmesini gerektiriyor.