Sosyalist hareketin yönü üzerine - Doğan Sevimbike

Kemal Okuyan'ın soL'da yayımlanan "Sosyalist Hareket ve CHP'yi Desteklemek" başlıklı yazısı, sosyalist hareketin yönü üzerine önemli bir tartışma başlatıyor. Yazı, sosyalistlerin enerjisini düzen içi partilerin peşine takmak yerine, kendi bağımsız siyasal hattında örgütlenmesi gerektiğini vurguluyor. Bu uyarının, Türkiye'de solun tarihsel deneyimlerini hatırlatması bakımından değerli olduğu kuşkusuz.

Ancak burada bir ayrım yapmakta yarar var. CHP ile sosyalist hareket arasındaki ilişkiyi bütünüyle reddetmek, toplumun geniş kesimleriyle bağ kurma olasılığını da sınırlayabilir. Sosyalist hareketin bağımsızlığı elbette tartışmasız bir gereklilik; fakat bu bağımsızlığın, toplumdan yalıtılmış bir konuma dönüşmemesi de aynı ölçüde önemlidir.

Bu noktada Mehmet Ali Güller'in Cumhuriyet'te yayımlanan "Sosyalist Hareketin İnşası" başlıklı yazısı, dengeleyici bir perspektif sunuyor. Güller, sosyalist hareketin temelini kendi öz gücüyle inşa etmesi gerektiğini belirtirken, CHP ile ilişkide "eleştirerek destekleme" çizgisini öneriyor. Bu yaklaşım, hem ideolojik bağımsızlığı koruma hem de toplumsal etki alanını genişletme yönünden pratik bir denge gözetiyor.

Bugün Türkiye'de laiklik, antiemperyalizm ve kamuculuk gibi ilkeler etrafında oluşan duyarlılıklar, büyük ölçüde cumhuriyetçi bir tarihsel mirasın uzantısıdır. CHP bu mirası taşısa da zaman zaman bu ilkelerden uzaklaştığı da açıktır. Sosyalist hareketin görevi, bu alanı tümüyle terk etmek değil halkın bu tarihsel birikimiyle eleştirel bir bağ kurarak ilkeleri daha ileriye taşımaktır.

"Sola çekilemez" önermesi, kimi dönemlerde doğruluk payı taşıyabilir ancak siyaset, donmuş kategorilerle değil, toplumsal dinamiklerle ilerler. Halkın umut ve yönelimleri değiştikçe, bu alanlarda mücadele etme biçimleri de değişir. Sosyalist hareket, bu dinamikleri dışlamak yerine, onlara müdahale edebildiği ölçüde güçlenir.