Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir. Demokrasi yalnızca seçim demek değildir. Totaliter rejimlerde de seçim yapılmakta, iktidardakiler rakiplerini kamu gücüyle zayıflatarak sürekli seçimi kazanmakta, uzun süre iktidarda kalabilmektedir.
Seçimlerin demokratik olabilmesinin önkoşulu tüm seçeneklerin (adayların) eşit koşullarda özgürce yarışabilmesi ve seçimlerin tarafsız yargı denetiminde dürüstçe ve şeffaf olarak yapılabilmesidir.
RAKİBE BASKIİktidar yargıyı siyasal bir araç gibi kullanarak CHP'nin cumhurbaşkanı adayı olan ve bu adaylığını 15.5 milyon oyla doğrulatan İmamoğlu'nun özgürlüğünü kısıtlamakta, 30 yıllık diplomasını iptal ettirmekte, saygınlığını azaltmaya çalışmakta ve adaylık ofisinin iletişimini engellemektedir. Bu durum erken veya zamanında yapılacak önümüzdeki cumhurbaşkanı seçimini demokratik olmaktan çıkarmaktadır. Önümüzdeki cumhurbaşkanı seçimi şimdiden hukuksal olarak sakatlanmaktadır.
JÜRİSTOKRASİYargının siyasal araç olarak kullanılmasının sonucunda Türkiye demokrasiden uzaklaşmakta, yargıçların siyaseti şekillendirdiği Jüristokrasiye kaymaktadır. Bu nedenle kamuoyunda yargının tarafsızlığına güven kalmamıştır.
Yargının siyasal araç olarak kullanılması anayasanın başlangıç bölümündeki güçler ayrılığı ilkesine ve ikinci maddesindeki "demokratik hukuk devleti ilkelerine" açıkça aykırıdır.
Yargının siyasal araç durumuna getirilmesi tarihimizde olağanüstü koşullarda görülmüştür. Birinci Dünya Savaşı'nda işgal altındaki ülkemizde işgalcilerin padişah hükümeti ile işbirliği yaparak devleti Almanya'nın yanında savaşa sokan İttihat ve Terakki Partisi üyelerine karşı yürüttüğü "İttihatçı avı" çarpıcı bir örnektir. Aynı yönteme yakın zamanda FETÖ tarafından da başvurulmuştur.

3