Saylan'ın cüzzam mücadelesi - Prof. Dr. Ayşe YÜKSEL

Her yıl ocak ayının son pazar günü, "Dünya Cüzzam Günü" olarak anılır, toplum bilgilendirilir, destek ve yardım için farkındalık geliştirilir.

Prof. Dr. Türkan Saylan ile çalışmaya başladığım 1980 yılından itibaren, her yıl, Cüzzamla Savaş Derneği olarak bir araya gelir, konu ile ilgili güncel bilgileri paylaşır, gelecek için çalışmalar planlardık.

Bir zamanlar damgalanma, korku nedeni olan, filmlerde, romanlarda da bu yönde anlatılan cüzzam hastalığı konusunda, çalışan birçok değerli hekimle beraber, Prof. Dr. Türkan Saylan'ın da emeği çoktur. Hastaları sadece tıbbi olarak tedavi etmemiş, onları sosyal alanda da hep desteklemiş, topluma katılmalarını, diğer insanların haklarından yararlanmalarını sağlamıştır.

Cüzzam, tüberküloz etkenine benzeyen bir etkenin solunum yoluyla hastalardan çıkıp sağlam insanlara ulaşması, bağışıklık sisteminin zayıf olması sonucu, üreyip çoğalabilmesi ve hastalık belirtileri olan deri lekeleri ile ortaya çıkar. Yoksulluk hastalığıdır, iç içe yaşamın daha yoğun olduğu koşullarda gelişir. Bu nedenle cüzzam sosyal bir hastalıktır. Tıbbi tedavinin yanında sosyoekonomik koşulları da iyileştirmek gerekir.

Öğrendiklerimiz;

HASTALARA DOKUNMAK

Prof. Dr. Türkan Saylan, cüzzam mücadelesine kendi isteği ile profesyonel olarak 1976'da, Cüzzamla Savaş Derneği'ni kurarak başlamıştır. Kendi aileleri tarafından bile dokunulmayan hastalara dokunmuş, onları çocukları yerine koymuş, sadece hekimleri olmamış, aynı zamanda anne sevgisini de onlara vermiştir. Her hekimin böyle davranması beklenemez elbette ama o yıllarda, yıllarca toplumdan uzak tutulan, damgalanmış olarak kendi kendilerine yaşayan bu hastaların özgüvenlerini kazanmaları, güçlenmeleri için onlardan kaçmamak gerektiğini hem hastalara hem topluma öğretmek gerekmekteydi.

HASTALIĞA BÜTÜNCÜL YAKLAŞMAK

Hastanın tıbbi hikâyesi ile birlikte sosyoekonomik hikâyesini öğrenir, kendisine "sorunun değil çözümün bir parçası olma"yı ilke edinen karakteri ile gereksinimleri belirler, bunları yerine getirmek için hemen çalışmaya başlardı. Çocuklarının okula gitmesi, eğitim bursu ile desteklenmesi, meslek sahibi olana kadar takip edilmesi en önemli projesiydi. Yıllar içinde yüzlerce çocuğumuz okudu; öğretmen, doktor, hemşire, mühendis oldu; meslek sahibi bireyler olarak ailesinin sosyal statüsünü iyileştirdi; eskiden kendilerine "cüzzamlının çocuğu denirken artık onların anne ya da babaları öğretmen beyin babası, doktor hanımın annesi diye" anılmaya başladı. Her hastaya sorardı, "Köyünde nasıl geçinebilirsin" diye.

SOSYOEKONOMİK DESTEK

Cüzzamla Savaş Derneği, her hastaya özel çalışma planlar, köydeki geçim kaynaklarına göre koyun, arı kovanları, inek satın alır, bakkal dükkânı gibi yerler açmasına destek verirdi. Yıllar içinde hastalar kendilerine harcanan parayı yavaş yavaş geri öder, başka hastaların da bu destekten yararlanmasını sağlardı. Uzun süreli hastane tedavisi sırasında tanışıp evlenme kararı alan hastaların düğünü yapılır, evleri döşenir, yaşamlarında hep yanlarında olunurdu.

GENÇ SAĞLIKÇILARA İYİ ÖRNEK OLMAK

Prof. Dr. Türkan Saylan ile çalışmak benim için büyük şanstı, bir sağlıkçının hastalara nasıl yaklaşması gerektiğini neredeyse 30 yıl boyunca gözlemledim, örnek aldım, içselleştirdim ben de öyle yaklaştım. Bu değerler, günümüzde hastaya dokunulmadığını gördükçe daha çok anlam kazanıyor.

DOKTOR TÜRKAN SAYLAN SONRASINDA DURUM NE OLDU

Prof. Dr. Türkan Saylan, ülkemizde cüzzam hastalığını yok denecek kadar azaltmış, Dünya Sağlık Örgütü ülkemizi bu sonuç için kutlamıştı. Ülkemize gelen zorunlu göçlerin de etkisi, yaşanan yoksullukların çoğalması, uzun kuluçka süreleri sonrasında belirtilerin ortaya çıkması gibi nedenlerle her yıl birkaç yeni hasta tanısı konuluyor. Bu hastalar, kâğıt üzerinde kapatılmış, fiili olarak ise çalışan İstanbul Cüzzam Hastanesi'nde tedavi ediliyor, sağlık eğitimleri veriliyor, taburculuk sonrası da takipleri yapılıyor.