Rant piramidi ve yoksullaşan halk - Kadir Serkan Selçuk
Türkiye, çok partili demokratik düzene geçeli yaklaşık 80 yıl olmasına rağmen demokratik davranışların halen tam anlamıyla rayına oturmadığı bir ülkedir. Hükümetler seçimle işbaşına gelir ancak demokrasi sadece sandığa indirgenir. "Milli irade" adı altında antidemokratik uygulamalar pervasızca yaşama geçirilir. Muhalefetin talep ve çekinceleri daima görmezden gelinir. Adeta olağanlaşan bu siyaset tarzının demokrasiyle hiçbir ilgisinin olmadığı yıllar yılı göz ardı edilmiş bir gerçek olarak bugün de başımızı ağrıtmaya devam etmektedir.
1950'den bu yana tek başına iktidara gelen sağ partilerin bundaki rolü oldukça büyüktür. Seçimle göreve gelenler koltuklarını yine seçimle ve barışçıl yollardan devretmeyi akıllarının ucundan bile geçirmezler. Adnan Menderes'in, "Ben kendime sabık başbakan dedirtmem" sözü ile Turgut Özal'ın, düşüşe geçmeye başladığı seksenli yılların sonlarında yaptığı "Ben muhalefet olmam" çıkışı bu anlayışın yansımalarıdır.
EŞİTSİZLİK ARTIYORİktidarının ilk yıllarında adeta demokrasi havariliğine soyunan Tayyip Erdoğan'ın bugünkü durumu da seleflerinden farksız değildir. Belediye başkanı olduğu dönemde demokrasinin kendisi için bir araç olduğunu itiraf eden cumhurbaşkanı, bugünkü uygulamalarıyla yıllar önce söylediğini kanıtlamış, sadece sandık sonuçlarını ön plana çıkararak halkın hak ve özgürlüklerini sistemli bir şekilde budama yolunu seçmiştir.
Antidemokratik yönetim tarzının yanında, AKP liderinin iktidardaki ömrünü uzatmak için uyguladığı bir başka yol, kendisinden başlayarak tabana kadar yayılan bir rant piramidi kurmak olmuştur. Birden fazla maaş alan bürokratlar, ihalelere doymayan iş insanları, çıkarı için siyasete soyunanlar bu piramidin tepesini oluşturmakta ve bu kişiler sistemin içinde en büyük payı alan kesim konumunda bulunmaktadır.
Piramidin dibinde yer alanlar ise sayıları neredeyse on milyonları bulan ve önemli bir bölümü sadece yardımlarla ayakta kalmaya çalışan yoksul yığınlardır. Bilinçli bir biçimde uygulanan yanlış ekonomi politikaları sonucu çaresiz bırakılan bu kitleler yardıma muhtaç hale getirilmiş ve bu yolla iktidar partisine oy deposu sağlama amacı güdülmüştür.