Daha önce bu sütunlarda yayımlanan "Adaletsizliği Görmek" (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik. Ayrıca, göz göre göre adaletsiz karar verenlerin yalnızca vicdani bir sorumluluk değil, Radbruch formülü çerçevesinde hukuki sorumluluk taşıdıklarını da vurgulamıştık.
Bu yazıda Radbruch formülünün anlamı ve Türkiye bağlamı üzerinde durmak istiyoruz.
Nazi Almanya'sı döneminde, insan haklarına açıkça aykırı olan yasaları uygulayan yargıçların verdikleri kararlardan dolayı sorumlu olup olamayacakları tartışması, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra gündeme gelen önemli bir hukuk sorunu olmuştu. Bu sorunu aşmak üzere hukuk felsefecisi Gustav Radbruch tarafından formüle edilen ve yargıçların verdikleri kararlar nedeniyle sorumlu tutulmaları gerektiğini ortaya koyan anlayışa "Radbruch formülü" denmektedir.
Gustav Radbruch, başlangıçta, hukuki pozitivizmden yana görüşlere sahip bir hukuk felsefecisi olarak bilinmektedir. Hukuki pozitivizm, yürürlükteki kuralların öncelikle uygulanmasını ve kuralların meşruiyetini yürürlükte olmalarından aldığını savunan bir hukuk görüşüdür. Ancak Nazi döneminde yaşananları gördükten sonra Radbruch, görüş değiştirerek bir bakıma doğal hukuk ilkesine ve Kantçı ahlak anlayışına dayanan önerisini geliştirmiştir.
YASA ADALETSİZLİK ÜRETİRSEHukuki pozitivizm anlayışına göre yargıç, önüne gelen olayda, öngörülebilirlik ilkesi gereğince, yürürlükteki yasaları uygulamak zorundadır. Hukuk düzeninin sağlanması için yürürlükteki yasalara güvenilmeli ve uygulanmalıdır. Ancak yürürlükteki yasaların açıkça adaletsizlik üretmesi durumunda ne yapılacağı konusu tartışmalıdır. İşte bu sorunun aşılmasında Radbruch formülü etkili olmuş ve Nazi yasalarını uygulayan yargıçların cezalandırılması olanaklı olabilmiştir.
Formüle göre bir yargıç, yasayı uyguladığında adalet ile hukuki güvenlik arasında bir çatışma çıkacağını öngörse bile öncelikle yürürlükteki yasayı uygulamalıdır. Ancak aradaki çelişki katlanılmayacak derecede adaletsizlik üretiyor ve insanların yasa önündeki eşitliğini kasıtlı olarak göz ardı ediyorsa artık o yasa, yasa olmadığından yargıcın bu kuralı uygulaması mümkün değildir. Böylece yargıçların "biz yasayı uyguluyoruz" şeklindeki savunması boşa çıkartılmış oluyordu.
Ayrıca, hukukun görevi adaleti gerçekleştirmek olduğundan yargıçlar yalnızca yasayla değil, aynı zamanda adaletle de bağlı olduklarını bilmelidirler. Radbruch, ahlaken geçersiz olan bir yasanın hukuken de geçersiz olduğunu formüle ettiğinden, insan onurunu yok eden yasaya uyulmaması aynı zamanda ahlaki bir ödev durumuna gelmektedir. ünkü yasanın kendisi suç işlemektedir ve yasallık adaletin önüne geçemez. Bu formül Immanuel Kant'ın ahlak felsefesine de uygundur. ünkü Kant'a göre bir yasa meşruiyetini yürürlükte olmasından değil, akla ve ahlaka uygun olmasından almaktadır.
KASITLI YANLIŞ UYGULAMA SUTURTürkiye'de yaygın biçimde yaşanan adaletsizlik sorunu, Nazi Almanya'sında olduğu gibi adaletsiz yasaların varlığından değil, mevcut yasalara ve anayasaya açıkça aykırı uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Ülkemizde yasaları uygulayan kimi yargıç ve savcılar verdikleri kararların adaletsizlik yarattığını ya görememektedirler ya da görmezlikten gelmektedirler. Bu durumda, hukukta adaletsizliği görmeyenlerin ya da kasıtlı olarak görmezlikten gelenlerin sorumluluklarının bulunup bulunmadığının tartışılması gerekmektedir. ünkü yasayı uygulamak başka bir şey, yasayı açıkça yanlış uygulamak bambaşka bir şeydir. Eğer yasa açıkça adaletsizlik üretiyorsa, yasa değildir, uygulanmamalıdır. Yasa, doğru olduğu halde yanlış uygulanıyor ise ortada kasıtlı bir durum söz konusudur ki bu da mevcut hukuk sistemimize göre suçtur.
YORUM VE KEYFİLİK FARKIRadbruch formülünde olduğu gibi, bir yasa açıkça adalete aykırı ise ve o yasaya göre yargıcın verdiği kararlar adaletin özüne aykırı olacak biçimde haksızsa, yasa geçerli değildir ve yargıç, "Ben yasayı uyguluyordum" savunmasının arkasına sığınamaz. Benzer biçimde bir yargıç, mevcut bir yasayı açıkça adaletsizlik yaratacak biçimde uyguluyorsa, "Ben yasayı bu şekilde yorumluyorum" savunması da yapamaz. ünkü yorum; uygulanan kural, hukuki ve felsefi anlamda farklı değerlendirilebiliyorsa ya da uygulanan kuralın bulanık bıraktığı bir alanda takdir hakkı kullanılıyorsa yorumdur.

7