22 yıldır güzel yurdumuz parti devleti sistemi ile yönetiliyor. Anayasa ve yasalar hiçe sayılarak tüm yetkiler tek adamda toplandı; her şeye o karar veriyor. Tüm devlet kadrolarını o atıyor; genel müdürleri, müsteşarları, valileri... Bu görevler AKP kadrolarından oluşuyor. Önemli görevlere liyakatsiz kişiler getiriliyor. Böyle olunca yetkililer bir devlet adamı gibi değil, bir AKP savunucusu gibi davranıyorlar. Erzurum valisi Abdülhamit için anma günleri düzenliyor. Bir başka vali AKP yöneticileri ile partiye oy devşirmek için kapı kapı dolaşıyor.
LİYAKAT YOK52. dönem kaymakamlık kursunu bitirip kaymakam olduğumda 67 valinin, 574 kaymakamın Türkiye'nin yazgısını değiştireceğine inanmıştım. O tarihlerde 67 il ve 574 ilçe vardı. Vali olmak için özel yetenek ve başarı yetmez, dil bilmek ve farklı başarılar göstermek gerekir diye düşünmüştüm. Zaman içerisinde yanıldığımı anladım. Ne liyakat ne başarı gerekiyormuş, günümüzde AKP'li olmak yetiyormuş. Halkı aldatmak için dini kullanıp Kuran'dan ayetler okuyan ve bunu daha sonra açıkça söyleyen birisi Prag büyükelçisi yapılmıştı. En son asıl mesleği aşçılık olan bir kişi Almanya'ya ataşe olarak atandı.
Devlet kadrolarında liyakat olmayınca, yokluklar, yoksulluklar ve yasaklar tavan yaptı. Tarımı bitirdiler. Ormanlarımız maden şirketlerine peşkeş çekildi. Kaz Dağlarında maden şirketi için bir milyon ağaç kesiliyor. Çocuklarımız uyuşturucu batağında. Çağdaş, uygar ve laik eğitimden dönüldü, dinsel bir eğitim öne çıkarıldı. Liseler imam hatip okullarına çevirildi. Bu okullara öğrenci çekmek için kayıt yaptıran öğrencilere ödül sözü verildi. Bu okullar aslında aydın din adamı yetiştirmek için açılmış okullardır. Ama günümüzde temel eğitim kurumu durumuna getirildi.
Milli Eğitim Bakanlığı tarikatlarla, cemaatlarla anlaşmalar yapmaya devam ediyor ve bu gerici kurumları eğitime ortak ediyor. Okullarımız tarikatlara teslim edilmiştir. İmamlar okullarımızda ders veriyor. Diyanet İşleri başkanı elinde kılıçla minbere çıkıyor. Fetvalar veriyor. Ülkemiz milyonlarca sığınmacıyla ile dolduruldu. Bu durum ülkemiz için büyük tehlike oluşturuyor.
Anayasamıza göre Türkiye bir hukuk devletidir. Anayasa Mahkemesi kararları anayasaya göre herkesi bağlar. Ama Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor. Gezi olayları nedeni ile insanlara haksız cezalar verildi. Can Atalay milletvekili seçildiği halde ve AYM kararı olduğu halde cezaevinden çıkamıyor.
HUKUK AYAKLAR ALTINDAGezi olayları nedeni ile yaşam boyu hapis cezasına çarptırılmış olan Osman Kavala'nın mahkeme kararı ile salıverildiği halde, yeni bir suç yükleyerek cezaevinde kalması sağlandı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de "Kavala, Gezi'den ötürü değil, casusluktan ötürü cezaevindedir" diye gerçekdışı bir yanıt verildi. Sinan Ateş davasında tetikçiler cezalandırıldı ama azmettiricilerin kimler oldukları belli olduğu halde, politik nedenlerle onlara dokunulmadı. Sekiz yaşındaki Narin Güran'ın kimler tarafından ve neden öldürüldüğü bilindiği halde gerçeğin üzerine yine politik nedenlerle bir türlü gidilemedi.