Bankacılıkta güveni sağlayan esas unsur öteden beri her bir işlemi mahiyetine uygun olarak kayıt altına almak ve muhasebeleştirilmek zorunda olmasıdır. Nitekim 5411 sayılı Bankacılık Kanunu da öncekiler gibi her bir bankacılık işleminin kayıt dışı bırakılmasını ve gerçeğe aykırı muhasebeleştirilmesini suç saymıştır.
Dünyada ve Türkiye'de bankalar, yasalarla sağlanan imtiyazlarla kayıt ve dürüstlük kuralına bağlı iş yapan birer güven kurumu olarak kabul edilmiş kuruluşlardır. Bankaların yasalar karşısında güven kurumları olarak görülmesi, yalnızca mevduat kabul eden, kıymetli varlıkları saklayan yerler olmasından değil, daha önemlisi imzalarıyla kefaletlerinin, mektuplarının garantilerinin, aval ve cirolarının üçüncü kişiler hatta devletler nezdinde bile para gibi kabul görmesidir.
Buna karşın son yıllarda içinde bankaların da olduğu dolandırıcılık ve yolsuzluk vakalarındaki artışlar, bankalara olan güveni sarsmıştır. Yolsuzluğa ve dolandırıcılığa konu dolaşan para tutarlarına bakıldığında, bir ülkenin zenginliğini ölçmede tek başına gayri safi milli hasılanın yeterli olmadığını göstermesi bakımından da Türkiye iyi bir örnektir.
KAYIRILAN ÇIKAR GRUPLARIBir banka müdürünün fiktif fon satışı yoluyla kamuoyunun da bildiği bazı futbolcuları dolandırdığı haberi medyada yer aldı.
Dolandırıcıların, başta ülkenin gelenekleri olmak üzere iktisadi, siyasi, hukuki ve sosyal yapısına bağlı olarak insanların; iktisadi, siyasi, sosyal statüleri ile psikolojik, sağlık, teknik bilgi ve eğitim, inanç vb. duygularından kaynaklanan zaaflarını, hassasiyetlerini istismar ederek çıkar elde etme hedefi vardır. Başka araç ve gereçler de kullanarak odaklarına aldıkları insanlarla kurgulanmış çeşitli senaryo hileleri yoluyla başlangıçta belli bir güven ilişkisi kurarlar. Bu bakımdan dolandırıcılık, güven unsuru ile yürütülen bir ilişkiler yumağıdır.
İKTİSADİ RASYONELLİKTürkiye'de giderek bankalara da bulaşan dolandırıcılık ve yolsuzluk ortamını hazırlayan faktörlerin başında paranın kendisini enflasyona karşı koruma güdüsü geldiği kadar belki de daha önemlisi gerçekte her biri matematik işi olması gerektiği halde, son on yıldır iktisadi rasyonellikten azade tutulmuş kamunun ve toplumun çıkarları yerine yalnızca belli gruplar lehine sürekli değiştirilip duran Kamu İhale Kanunu, rastgele yatırım teşvikleri, vergi ve imar afları gelmektedir.
Enflasyon ile dolandırıcılık ya da yolsuzluk arasında bir korelasyon olduğu ampirik olarak doğrulanmış değildir ama parasal iktisadi bir olgu olmadığı, sosyal bir olgu olduğu gerçektir. Nitekim Türkiye'de dolandırıcılık ve yolsuzluk sayılarında 2012'den itibaren bir artış olduğu TÜİK'in yayımladığı Ceza İnfaz Kurumu istatistiklerinden anlaşılmaktadır. Fakat bankalar, itibar ve güveni sarsacağından, paranın ürkekliğini gerekçe göstererek "banka sırrı"na saklanarak olayların üzerlerini örtmek gayretindeler. Ancak bankacılıkta yaşanan dolandırıcılık ve yolsuzluktan adliye dosyalarından basına yansıyanlar olunca kamuoyu haberdar oluyor.
AHLAKİ EROZYONEnflasyon, gelir dağılımını bozarak eğitim seviyesini de düşürerek dolandırıcılığı ve yolsuzluğu tetiklemektedir. Enflasyona karşı parasının değerini korumak isteyen tasarruf sahiplerini de dolandırıcıların hedefi haline getirir. Nitekim Seçil Erzan örneğinde olduğu gibi dolandırıcı bankacılar, bankacı olmanın verdiği güven ve rahatlıkla öteden beri bankanın müşterileri olan mağdurların hesaplarındaki para hareketlerini yakından bilmesinin avantajı ile fiktif bir fon senaryosu yazabilmiştir. Dolayısıyla enflasyon dönemlerinde ahlaki erozyona paralel olarak dolandırıcılık ve yolsuzluk vakalarında yaşanan artışlar tesadüf değildir.
Anayasamızda devlet, ulusal tasarrufu koruyucu ve artırıcı önlemleri almak ve para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının istikrarlı, sağlıklı ve düzenli işlemesini sağlamakla görevlidir.
Hiçbir ekonomide kurum ve kuralları devlet düzenlemeleri olmadan işleyen özellikle finans ve mali piyasalar yoktur. Başka iktisadi sistemlere göre piyasa aktörlerinin hukuk normları içinde karar almalarını sağlamak için devlet düzenlemelerine en fazla ihtiyaç piyasa ekonomilerinde duyulur.
Doğaları gereği kârın peşinde kaotik bir işleyişten hoşlanan para piyasalarında devletin düzenleyici müdahalesi olmadan kendiliğinden kurallarıyla çalışması beklenilemez. Dolayısıyla tasarrufların sistemde dolandırıcılardan korunması, piyasa mekanizmasının faiz ya da haksız kazanç rekabetine de bırakılmamalıdır.