Otoriterleşmenin patalojisi ve parlamenter demokrasi - GÜLİZAR BİÇER KARACA

Steven Levitsky ve Daniel Ziblatt; "Demokrasi Nasıl Ölür" adlı kitaplarında otoriterleşmenin ve tek adam rejimlerinin demokratik normların yıkılması ve güçlerin tek kişide toplanmasıyla başladığı tezi üzerinde durur. İkiliye göre; otoriter rejimlerin yükselişi, demokrasilerin çöküş sürecini hızlandırır ve toplumda derin kutuplaşmaları beraberinde getirir. Bu süreçte, medyanın susturulması, yargı bağımsızlığının ortadan kalkması ve temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması gibi ciddi sorunlar ortaya çıkar.

Türkiye'nin siyasal tarihi de demokrasi ve parlamenter sistemin kazanımları ile, otoriterleşme eğilimleri birlikte değerlendirildiğinde önemli dersler sunuyor. Bu yazıda bugün Meclis'in açılması vesilesiyle, otoriterleşme ve tek adam sisteminin yarattığı sorunları ve çözüm olarak demokratik parlamenter sisteme dönüş gerekliliğini ne eksik ne fazla bir şekilde anlatmaya çalışacağız.

DEMOKRATİK DEĞERLERİN KORUNMASI

Demokrasi, halk iradesinin yönetime yansımasını sağlayan temel yönetim biçimi; parlamenter sistem ise bu iradenin en demokratik şekilde temsili için en uygun zeminlerden birini oluşturuyor. Yasama ve yürütme erklerinin birbirinden bağımsız ama eşgüdümlü çalışmasını sağlayarak, demokrasinin temellerini sağlamlaştırıyor.

Bu sistemin en önemli kazanımları; halkın kendi geleceğini tayin etme yetisi, özgür seçimler, ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü... Parlamenter sistemin bir avantajı da yasama sürecinde çoğulculuğu teşvik etmesi. Farklı siyasi görüşlerin temsil edildiği bir parlamentoda, tartışma ve uzlaşma kültürü gelişiyor; daha kapsayıcı ve adil yasaların çıkması sağlanıyor. Bunlar da dengeleyici, adil ve sürdürülebilir bir yönetim mekanizmasını, toplumsal barışı ve ulusal kalkınmayı beraberinde getiriyor.

Ancak tek adam sistemleri tam tersi bir yapıdadır. Otoriterleşme, demokratik normların yıkılmasıyla başlıyor ve siyasal gücün tek bir kişide veya dar bir elit zümrede toplanması ile karakterize...

Tüm bunlar, demokratik kazanımları tehdit ediyor. En büyük zararları, hukukun üstünlüğünün zedelenmesi, demokratik süreçlerin etkisiz hale gelmesi ve muhalefetin kriminalize edilmesi... Bizdeki otoriterleşme süreci, bu tehlikeyi somut bir şekilde ortaya koyuyor. Güç yoğunlaşması nedeniyle yargı bağımsızlığı zedeleniyor. Devlet mekanizmasının sağlıklı işlemesi engelleniyor, kurumsal çöküş yaşanıyor. Medya susturuluyor, insan hakları ihlalleri artıyor. Yolsuzluk ve kamu kaynaklarının kötüye kullanımı yaygınlaşıyor. Ayrıca, tek kişinin keyfi kararları, çoğulculuktan uzak ve toplumun görüşlerini yansıtmayan kararlar olduğu için toplumsal kutuplaşma yükseliyor.

Seçim süreçlerini ve hukukun üstünlüğünü zayıflatan rejim, demokratik gerilemeye neden oluyor. Ekonomik eşitsizlikler, sosyal adaletsizlikler derinleşiyor.

Sermayenin çıkarlarını korumak için emekçilerin hakları gasp ediliyor, sendikal faaliyetler baskı altına alınarak emekçilerin örgütlenme gücü zayıflatılıyor.

PARLAMENTER SİSTEME DÖNÜŞ

İşte bu bağlamda, ülkemizde demokratik parlamenter sisteme dönüş, bu sorunların çözümü için elzem. Siyaset bilimci Giovanni Sartori de bu sorunların çözümünde parlamenter sistemlerin "demokrasiyi, çoğulculuğu teşvik eden" yapısının önemine dikkat çekiyor. Çünkü; demokratik parlamenter sistem, halkın iradesi ve denetiminin etkin bir şekilde yer aldığı bir yapıyı benimsiyor. Yasama organı güçlü bir denge-denetleme mekanizmasına sahip olduğunda, yürütme üzerinde kontrolü sağlıyor. Bu sistemde başbakan ve kabine, güvenoyuna tabi ve yasama organına hesap vermek zorunda olduğundan yönetimde şeffaflık artıyor. Demokratik değerler korunuyor.

Siyaset bilimci Juan J. Linz, "Totaliter ve Otoriter Rejimler "adlı kitabında, tek adam rejimlerinin kriz anlarında bile sık sık kaotik ve sürdürülemez olduğunu belirtir.

Tek adam yönetiminin, karar alma süreçlerini dar bir çerçevede, halkın denetiminden uzakta yürüttüğünü ve bunun demokratik değerler üzerindeki tahrip edici etkilerini vurgular. Bu yüzden demokratik parlamenter sisteme dönüş, Erdoğan'ın, dar gruplu otoriter rejimin panzehiridir. Demokratik parlamenter sisteme dönüş iradesi, toplumsal barış ve istikrarın sağlanmasında kilit role sahiptir ve despotizmi engellemek için gereklidir. Çare, yeniden demokratik parlamenter sistemin inşasında yatmaktadır. Mevcut tek adam sisteminden kurtulmak için anayasa değişikliği gerekirse, bu değişiklik kesinlikle demokratik parlamenter sisteme dönüş için olmalıdır. Otoriterleşmenin yarattığı sorunları aşmak sağlıklı bir sürecin sonucunda ulaşılacak anayasa değişikliğiyle olanaklı... Parlamenter sisteme dönüşü sağlayacak ve güçlendirecek anayasa, demokratik kurumların sağlam temeller üzerine oturmasını sağlar. Prof. Dr. Kemal Gözler de demokratik parlamenter sisteme dönüş için gerekli anayasa değişikliklerini yaşama geçirmenin "hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokratik değerler bağlamında atılması gereken en kritik adım" olduğunu belirtiyor. Yeni bir anayasa ile yeniden güçler ayrılığı ilkesi yaşama geçirilmeli, yasama, yürütme ve yargı bağımsızlığı sağlanmalı, temel hak ve hürriyetler güvence altına alınmalıdır.