Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan "masumiyet karinesi" veya "suçsuzluk karinesi", Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 38'inci maddesinin dördüncü fıkrasında, "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz" hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Hukuk doktrininde masumiyet karinesi olarak adlandırılan bu ilke Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/2. maddesinde, "Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır" biçiminde ifade edilmektedir.

Masumiyet karinesi, suçlu olduğu iddia edilen kişiyi hem yargılama öncesinde hem de yargılama sırasında ve hakkında verilecek hüküm kesinleşinceye kadar koruma amacı taşımaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi, bu ilkeyi koruma amacına yönelik olarak birçok karar vermiş olmasına karşın, ülkemizde ceza yargılaması sürecinde ne soruşturma ne kovuşturma ne de mahkeme aşamasında bu ilkeye uygun davranıldığından söz etmek mümkündür.

YARGI BAĞIMSIZLIĞI İLKESİ

Anayasa Mahkemesi'nin bu konuyla ilgili kararlarında vurguladığı üzere, yargı bağımsızlığı ilkesi ile masumiyet karinesi arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Bir kişinin suçlu sayılabilmesi ancak bağımsız bir mahkemece yürütülen ve adil yargılanma şartlarını taşıyan bir yargılama süreci sonunda, her türlü şüphenin giderilmesiyle ulaşılacak maddi gerçeklik sonucunda verilecek bir hükümle mümkün olabilecektir.

Anayasa Mahkemesi, 27 Ekim 2025 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 30 Temmuz 2025 tarih ve 2023/95915 başvuru sayılı kararında, masumiyet karinesi için "Kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Ayrıca hiç kimse suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz" ifadelerini kullanmaktadır. Demek ki yalnızca yargı mercileri değil, daha da önemlisi tüm kamu makamlarının bu karineye saygı duyması anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararları gereğidir. Yasama, yürütme ve hatta yargı, hakkında kesinleşmiş hüküm bulunmayan hiç kimseyi suçlu gibi değerlendiremez ve kamuoyuna suçlu gibi gösteremez.

Aynı mahkeme kararında bu karinenin sağladığı güvencenin iki yönü üzerinde de durulmuş olup güvencenin ilk yönü, kişi hakkında ceza yargılaması sonuçlanıncaya kadar geçen, kişinin suç isnadı altında olduğu sürece ilişkin olarak suçlu olduğuna dair hüküm tesis edilene kadar kişinin suçluluğu ve eylemleri hakkında erken açıklamalarda bulunulmasını yasaklamakta ikinci yönü ise ceza yargılaması sonucunda mahkumiyet dışında bir hüküm kurulduğunda devreye girerek daha sonraki yargılamalarda ceza gerektiren suçla ilgili olarak kişinin masumiyetinden şüphe duyulmasını, kamu makamlarının toplum nezdinde kişinin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak işlem ve uygulamalardan kaçınmasını sağlamaktadır.

LEKELENMEME HAKKI