Kuşkunun gölgesinde bir sınav - Dr. Burcu Aybat

Eğitimciler olarak "Merak etmeyin, sorular ne kadar zor olursa sınav bilenle bilmeyeni o kadar ayırır" diyerek çocuklarımızı avuttuğumuz bir bekleyişle geçti son bir ay. Ancak sonuçlar hiç de öyle olmadı, değil mi 719 birinci olduğunun açıklanmasıyla tüm eğitimciler şaşırdı, anne-babalar endişelendi, sınavla öğrenci alan liseler ise bir çıkmaza sürüklendi. Daha da ilginç ve vahim olan ise yüzde 3'lük dilime yığılan, bir elin parmaklarını geçmeyen "nitelikli" olarak atfettiğimiz okullara yerleştirmekte zorlanacağımız öğrenciler olacak. Gerçekten, bu sınavı biz beğenmiş miydik Sorun sınavda mıydı Hazırlık sürecinde mi Yoksa tercih sürecinde mi

TARTIŞMALI SÜRE

Sosyal medyada sıcak gündem oluşturan oldukça fazla olan birinci sayısına, asparagas haberler eklendikçe tartışmalar hararetlendi. Ciğeri yanan anne-babalar şikâyetlerini haykırdı, kimi uzmanlar cesurca fikirlerini tecrübelerine ve araştırmalarına dayanarak dile getirdi, kimi de bu heyecanlı gündemden nemalandı. Üzerine MEB, tüm iddiaların asılsız olduğunu, sınav sürecinin titizlikle yürütüldüğünü, ortaya yanıltıcı iddialar atanların hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını duyurdu. Ortalık iyice karıştı.

ÖĞRENCİLER VE AİLELER AIKLAMA BEKLİYOR

Kuşku çok güçlü ve negatif bir duygudur. Elinizde herhangi bir kanıt yoksa sizi yer bitirir, spekülasyonlar ve komplo teorileri peydahlanır, bir grup insan kendi amaçları doğrultusunda bunu kötüye kullanır, toplumda güven sarsılır. Kuşku ile mücadele etmenin tek yolu gerçeği öğrenmektir. Bunu da elimizdeki verilerle yapabiliriz. Konu evlatlarımız olunca tüm anne-babalar ve eğitimciler kuşkuya yer bırakmayacak bir açıklama bekliyor. Benim naçizane önerim ise MEB'in geçmiş yıllarda olduğu gibi istatistikleri yayımlaması ve böylece toplumdaki güvensizliği gidermesi olacaktır.

Elimizdeki verilerle konuşalım. "Şaibe" imaları sürdürülen 2025 LGS sınavında mağdur olan yalnızca birinci olan çocuklar mıydı Hayır. LGS 2025'i ilginç yapan geçen yılki sınav ile karşılaştıdığımızda ortaya çıkıyor. Bu sınavın geçen yılkine göre zorluk derecesinin eğitimciler tarafından yüksek olarak tanımlanmasına rağmen yüzde 2'lik dilimdeki çocukların aynı doğru sayısı ile aynı puanı alması dikkate değer. Hatta 1 matematik yanlışı yapan bir öğrenci geçen yıla göre bu yıl daha kötü bir yüzdelik dilimde. Ancak yüzde 3'lük dilimden sonra iş biraz değişiyor. Örneğin, yüzde 3'lük dilime giren bir öğrenci bu sene yaklaşık 456 puan alırken geçen sene yaklaşık 460 puan almıştı. Yine yüzde 10'luk dilime giren bir öğrenci yaklaşık 400 puan alırken, geçen yıl 419 puandı. Yüzdelik dilim arttıkça puan farkı da artıyor.

Bu yılki LGS'nin, genel olarak geçen yıla göre daha zorlayıcı olduğunu kabul ediyoruz ancak bu verilere göre sınav en üst yüzde 2'lik dilimdeki öğrenciler için yeterince ayırt edici olmadığını söyleyebiliriz. Yani kısacası, 20 bin öğrenci bol keseden verilen ortaokul başarı puanları ve çoğunlukla da göz yumulan devamsızlıklar nedeniyle acımasızca yaşlarına göre sıralanacaklar gibi görünüyor. Aynı anda hem özel okul hem de devlet okulu tercihi yapamıyor olmaları da bu grubu daha da dezavantajlı bir duruma getirecek. Örneğin tam puan almasına rağmen Galatasaray Lisesi ya da İstanbul Erkek Lisesi'ne girip giremeyeceğini garanti olmayan bir öğrencinin ailesi, Robert Kolej'e 1 milyon 800 bin (tabii ailesi bu ücreti her sene karşılayabilecekse) ödemeye razı olacak.