23 Aralık 1930 salı günü, Menemen'de insanlık tarihinin en hunhar cinayetlerinden biri işlendi. Sekiz yıl önce Yunan işgalinden kurtulan Menemen'de öğretmen ve Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay başı kesilerek şehit edildi. Kubilay da başını kesen Derviş Mehmet de Girit göçmeni, yoksul aile çocuklarıydı. Kubilay 24, Derviş Mehmet 34 yaşındaydı. Birbirlerini tanımazlardı. Derviş Mehmet köylerde amelelik yapardı. atışmada öldürüldüğü için bir fotoğrafı bile yok. Yalnızca yakasına iğnelenmiş Şeyh Hafız Ahmet'in üç köşeli "Mehdiye kurşun işlemez" muskası bulunmuştu. Derviş Mehmet'i bu yola sürükleyen, tarikat kültürünün mehdilik hezeyanlarıydı... Tarihte sahte peygamberler, sahte mesih ve mehdiler, başı kesilen şeyhler görülmüş ama böylesi bir olay yaşanmamıştı. Kubilay Cumhuriyetin, Derviş Mehmet mehdiliik hezeyanın sembolüydü.
Mustafa Fehmi Kubilay Girit'ten İzmir'e göçen yoksul bir aile çocuğu idi. Bursa Muallim Mektebi'ni bitirip (1926) öğretmen olmuştu. Türk Ocaklıydı, Kubilay adını kendi almıştı. Menemen'de yedek subaydı.
23 Aralık 1930 Salı. Derviş Mehmet ve üç arkadaşı Bozalan köyünde esrar kullanmış, dört arkadaşıyla Menemen'de bir "Mehdilik gösterisi" planlamıştı. Müftü Camisi'nde az sayıda cemaat vardı. Derviş Mehmet, "Aziz cemaat ben mehdiyim, dinimizi korumak için buraya geldim" diyerek mihrabın yanındaki sancağı alıp dışarı çıktı. Tekbir sesleriyle cemaati ve toplanan kalabalığı sancağın altına davet ediyordu. Durumu öğrenen Menemen'deki alay komutanı, olayı dağıtmak için Kubilay'ı görevlendirmiş, o da bir manga askerle meydana gelmişti. Mangasını bir yana koyarak tekbir getiren Derviş Mehmet'in yakasına yapıştı, "Siz kimsiniz Haydi dağılın bakalım!" dedi. Yanıt "Ben Mehdi Mehmet'im be adam, sen kim oluyorsun" oldu.
Ardından kalabalıktan ateş açıldı; Kubilay yaralandı, sürüne sürüne Müftü Camisi önündeki merdivenlere gelebildi. Kubilay'ın yerde gören Derviş Mehmet, Kubilay'ın başını kesti. Kesik başı yeşil sancağa takarak tekbir getirdiler.
OLAYIN ARKA PLANINDA NE VARMenemen olayını anlamak için Derviş Mehmet ve beş meczup arasından suçlu aramak yetmez; onları mehdilik hezeyanına sürükleyen zihinsel serüven bilinmelidir. Saltanat kaldırılmış, Cumhuriyet ilan edilmiş, hilafet kalkmış, 1925'de tarikatlar kapatılmıştı. Medrese ve tarikatlar işlevsiz kalmıştı. Şirke bulaşmış yapılar Cumhuriyete nefret kusuyordu.
Hâkimiyet-i Milliye olayın arkasını işaret ediyordu: "Tekkeleri kapadık, fakat dervişler yaşıyor! Medreseleri kapadık, halifeliği kovduk, fakat saltanatın nimetleri hala zihinlerinde... Şapkayı giydirdik, fakat hala bizi tekfir ediyorlar."
Hilmi Ziya Ülken, Yunus Nadi ve Hamdullah Suphi, olayı milli bir Kerbela görüyor, Necip Fazıl 5 Ocak 1930 tarihli Hâkimiyet-i Milliye'de " ... İrtica buz dağları gibi suyun yüzüne sivri bir uç çıkardı. Mesul bu uç değil, buz dağının heyeti mecmuasıdır. Bu ucu tepelemekle, hiçbir nişane bırakmamakla dağı kaldırmış olmayız. O dağı tuzla buz etmek lazım(...) Eğer inkılabı zayıf tutarsan, eğer inkılabın yüreğini, hassasiyetini ve sinirlerini temsil etmezsen, bıçağın ters tarafı ile yirmi dakikada kesilen Kubilay'ın kafasında sana tevcih edilen akıbeti seyredebilirsin... Türkiye'nin nüfus kütüklerindeki softa ve mürtecilerin yeşil kanını kurutacaksın; işte bu kadar" diyordu.
Necip Fazıl yıllar sonra kimlik ve kişiliğini inkâr ederek "süper mürşit" olunca bizzat kendisi mürteci olacak, bu yazıları çöpe atacaktır.
Abdülbaki Gölpınarlı ise tarikat taassubunun irrasyonel yüzünü Nakşilerde görüyordu: "Tarikat yobazı, her şeyi Tanrı tecellisi görür, fakat kendine uymayanları Yezit diye dışlar. Şeriat yobazına göre Müslüman yalnız kendisidir; kendine uymayanlar dinsizdir. Başını ustura ile kestirmeyen, sakalını çembervari bırakmayan, başına bere giymeyeni gâvur sayar; her yeniliğe düşmandır..."
Tarikatlar kapatıldığında (1925) İstanbul'da 16 tarikat ve 438 tekke faaldi. Sadece İstanbul'da Nakşiliğin 60'dan fazla tekkesi vardı, Allah'a ulaşma ayinleri yapılırdı. Tekkeler kapatılınca Kutbü'l aktab denen Erbilli Esat Efendi de Erenköy köşküne çekilmişti. Geleni gideni eksik olmuyordu. Divanı Harp sorgulamasında eylemcilerin 15 gün köşkünde kaldığı ortaya çıkmıştı.

4