Kamuda liyakat, toplumda nitelik - Sıtkı Ergüney

Dost, düşman tüm dünyanın tanıdığı, takdirle andığı Gazi Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı'nın ardından kurulacak yeni Türk devletinin; Osmanlı İmparatorluğu'nun her alanda yaşadığı olumsuzluklardan ders çıkararak tasarlanması gerektiğini düşünüyordu.

Elde 600 yıl boyunca vatandaşlık bilincinden yoksun, dini kurallara göre tanımlanan toplumsal hayatta kulluk anlayışı ile yetişmiş, çağdaş devlet bilincinden habersiz yaşamış bir halk vardı.

Devlet yönetimi ile ümmet liderliğinin padişahta toplandığı, kadın-erkek eşitliğinin bulunmadığı, şeriat hukukunun geçerli olduğu, 1400 yılında icat edilen matbaa ile ancak icadından 300 yıl sonra tanışabilen eğitimsiz bir toplumun, radikal devrimsel değişime uyum sağlamasının çok zor olacağını bilerek yola çıkmıştı.

Anayasa hukukçusu Prof. H. Nail Kubalı devleti, "Milletin teşkilâtlanmış şeklidir" olarak tanımlar. ağdaş demokrasilerde devlet "halkın oyları ile seçilmiş siyasilerce ve kuvvetler ayrılığı ilkesine göre belirlenmiş devlet organlarının yasalara uygun olarak atanan her kademedeki kamu görevlileri tarafından yönetilir".

GELİŞMİŞLİĞİN ÖLÜSÜ

Son yıllarda sık tartışılan "kamuda liyakat" ilkesinin pratikteki anlamı, "kamu görevlilerinin görevlerini, devletin niteliklerinin yazılı olduğu, kendilerine anayasa ve anayasaya uyumlu yasalarla tanımlanmış yetki ve sorumluluklar dahilinde doğru olarak yerine getirmeleridir".

Nitelikli toplum, "eğitimin diploma, toplumsal gelişmenin istatistik-ekonomik verilerle özdeşleştirilmediği toplum" olarak anlaşılmalıdır. Hukukun siyasallaştırılmasına göz yuman savcı ve hâkimler "diplomalı" değiller midir Kişi başına hesaplanan ulusal gelirin yüksek olduğu, krallık ve şeyhlikle yönetilen, vatandaşlık bilincinden yoksun halkların yaşadığı petrol zengini Arap ülkelerinin "gelişmiş" oldukları söylenebilir mi (Prof. Yüksel Ülken -Dünya Ekonomisi, İÜİF)

Hukukun, günümüzde toplumun bazı kesimlerinde bireyler arası borçalacak, evlilik-boşanma vb. anlaşmazlık ve uyuşmazlıkların çözümü için yapılmış yasal düzenlemeler olarak algılanması, devleti yönetenlerin, yargı erkinin evrensel hukukun ilkeleri ile bağdaşmayan icraatları, anayasa ihlalleri, uygulanmayan AYM kararları; çağdaş, demokratik, lâik hukuk devleti ile bağdaşmayan temel kusurlardır ve toplumsal zafiyettir.