Kalkınma ve eğitim - Prof. Dr. İsmail Bircan

Dünyada hızlı değişim; endüstri 4.0 nesnelerin interneti, 5.0 akıllı kentler, en son yapay zekâ uygulamaları ile devam ederken,Türkiye; ekonomide, eğitimde, sağlıkta, adalette ciddi sorunlarla karşılaşmaya devam etmektedir. Sorunların çözümü vizyon sahibi, iyi yetişmiş, alanında iyi eğitim almış, liyakatli insan kaynakları ile mümkündür.

Kalkınma ve büyüme sözü edilen bu kadrolarla olacaktır. Kalkınmayı kısaca şöyle tanımlayabiliriz: Kalkınma, toplumsal yapının değişkenlerini belli hedef ve politikalarla etkileyerek değiştirme ve geliştirme çabasıdır. Kalkınma teorisi, toplumda istenen veya öngörülen değişim ve gelişimin hangi kaynaklarla, nasıl başarılacağını ifade eden düşünceler sistemidir.

Ekonomik kalkınma ise ülke nüfusunun yaşam düzeyinin, ekonomik, siyasi ve sosyal refahının geliştiği süreçtir. Ekonomik kalkınma sürdürülebilir olmalıdır. Ekonomik kalkınmada ekonominin rekabet yeteneği, yüksek teknoloji üretme kapasitesi, GSYİH, kişi başına milli gelir, ekonomik özgürlükler vb. gibi parametreler dikkate alınır. Ekonomik kalkınma toplum refahını ve yaşam kalitesini iyileştirmeyi amaçlarken ekonomik büyüme ise üretim verimliliği ve artan GSYİH ile ölçülür ve milli gelirdeki niceliksel artışı gösterir.

İNSAN KAYNAĞININ YETİŞMESİ

Kalkınma süreci, ekonomik gelişme ile ortaya çıkan üretim artışı ve teknolojik gelişmelerle birlikte sosyal, kültürel ve siyasal gelişmeleri de ifade eder. Aynı zamanda ülkenin teknoloji üretimi ve kullanımı yeteneğini de içerir. O halde kalkınma ve büyümenin olması için üretim olması gerekir. Üretimi her alanda, sürekli ve reel olması olması gerekir. Burada kalkınma ve büyümeyi eğitimle nasıl ilişkilendireceğiz

Üretimin temel girdisi insan kaynağıdır. Zira sermaye biriktiren, yapay zekâ dahil teknoloji üreten, doğal kaynakları iyi ya da kötü kullanan insan kaynağıdır. Bunu eğitimle edindiği bilgi birikimi ile gerçekleştirecektir. O halde eğitim; kalkınma ve ekonomik büyüme için olmazsa olmaz sistemdir. İnsan kaynağının iyi yetişmesi teknoloji üretmesi ve inovasyon (yenilikçilik) yapması sorgulayan, araştıran yeteneği ile olanaklıdır. Bu, eğitimle olur.

Ekonomistler eğitimi; büyük bir kısmı üretken olan insan kaynaklarının üretim sürecinde yerlerini almaları için yapılan her türlü etkinlik olarak tanımlamaktadırlar. İnsan kaynağının eğitimle meslek sahibi olması, istihdamda yerini alması, katma değer yaratarak yaşamını sürdürmesi ekonomik kalkınma ve büyüme için de gereklidir.

Eğitim aynı zamanda insan kaynağını (bireyi) verimli kılar. Eğitimle meslek sahibi olan bireyin gelir düzeyi artar. Zira eğitimle yaşam boyu gelir arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Becker, Eicher ve Sturumilin araştırmaları bunu doğrulamaktadır.

Eğitim ile ekonomik kalkınma arasında pozitif ilişki söz konusudur. Nitekim Güney Kore bunun son örneklerinden birisidir. Hızlı kalkınmasını eğitime GSMH'den yüzde 7-8 lerde kaynak ayırarak dünya çapında markalar yaratmıştır. Kalkınma planlarımızda ekonomik kalkınmanın motor gücünün nitelikli insan kaynağı olduğu hep vurgulanmasına rağmen yeterli kaynak sağlanamamıştır.

Eğitim bireyi özgürleştirir, geliştirir. Sorgulamayı, ahlaki ve milli değerleri öğretir. Nesiller arasında kültürel ve milli değerlere sahip çıkılması erdemini sağlar. Kısaca insan olmanın ne anlama geldiğini sorgulatır. Nitekim büyük önder Atatürk ,"Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek topluluk halinde yaşatır ya da bir milleti tutsaklığa ve yoksulluğa terk eder" demiştir.

İnsan kaynağının çocukluktan itibaren iyi yetişmesi için öğrencilerin dengeli ve iyi beslenmesi okul başarısında önemlidir. Ülkelere göre "temel yeteneklere" (okuma, yazma, okuduğunu anlama, basit matematik sayı bilgisi ve basit problem çözme becerileri) sahip olmayanların sıralamasında Türkiye, Slovenya, İsrail, Singapur'dan sonra ve Şili'den önce son sıralarda yer almaktadır (OECD, 2019). Son yıllardaki PISA sınavları sonuçları da bunu doğrulamaktadır.