İsrailin İran stratejisi

Hem İran hem de İsrail din devletidir ve bu devletler çoğu zaman stratejilerini rasyonel değerlendirmeler yerine inanca dayalı ideolojik önyargıların etkisinde geliştirirler. İsrail'in İran'a saldırısı ise özünde iki din devletinin, inanca dayalı çatışan ideolojik önyargılarının şiddete dönüşmüş halidir.

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra başlayan tek kutuplu dünya düzeninden günümüze kadar uzanan süreçte, ABD'nin veya ABD destekli İsrail'in veya hem ABD'nin hem de İsrail'in birlikte İran'a darbe vurması sürekli gündemde idi ve İran'ın nükleer programı bu süreçte bu darbe için gerekçe olarak öne sürülüyordu.

2006 yılında yayımlanan kitabımda: "Eğer nükleer program geliştirmeseydi İran yine de hedef olur muydu'' sorusunu sormuştum. Yanıtta ise asıl meselenin nükleer program olmadığını, İran'ın sahip olduğu enerji kaynakları, Basra Körfezi'ni ve Hürmüz Boğazı'nı kontrol eden konumu, Çin ile geliştirdiği ilişkileri ve mevcut rejimi nedeni ile nükleer programı olmasa bile hedef ülke olduğunu anlatmıştım. Ayrıca, ABD'nin 11 Eylül olayından sonra başlattığı "Genişletilmiş Ortadoğu Projesi", zaten İsrail'in inanca dayalı jeostratejisine uygun olarak bölgenin şekillendirilmesini esas alıyordu.

KÜRSEL GÜÇ MÜCADELESİ

İranlı kilit kişilerin öldürülmesi ile başlayan, İsrail'in hava gücü, İran'ın ise füzelerle etkili olmaya çalıştığı bu harekât, havadan yapılan darbelerle sınırlı bir savaş olarak gelişti. Molla rejiminin egemen olduğu İran'ın İsrail stratejisi rasyonel olmaktan uzaktı. Ülke coğrafyasındaki hedeflere yapılacak havadan saldırılara karşı koyacak hava gücünden ve hava savunma sistemlerinden yoksun İran, çatısı olmayan ve havadan gelecek tehlikelere açık bir eve benziyordu. Buna rağmen İran, İsrail'i etki altına almak amacı ile vekil güçleri ile Lübnan'a, Suriye'ye, Irak'a, Yemen'e yerleşmiş, Tahran'dan Akdeniz'e ulaşan direnç eksenini gerçekleştirmeye çalışmıştı.

ABD Başkanı Trump, kendi seçtiği istihbarat başkanının İran'ın yakın gelecekte nükleer silah üretme kapasitesine ulaşması olanaklı değildir tespitine rağmen, İran'ın nükleer tesislerini gelişmiş mühimmat ile darbe vurarak savaşı güç gösterisine dönüştürdü. ABD benzer, ancak daha şiddetli güç gösterisini, İkinci Dünya Savaşı sonunda Japonya'da nükleer bombalar kullanarak yapmıştı. ABD, İran'ın nükleer tesislerini vurarak gelişmekte olan Çin-Rusya-İran-Kuzey Kore blokuna gözdağı vermeyi amaçlamıştı. Trump'ın gümrük vergisi projesinde istediği sonucu sağlayamayan; üretimde, ticarette ve hatta teknoloji geliştirmekte Çin'in giderek gerisinde kalan ABD, küresel güç mücadelesinde, askeri güç gösterisi ile küresel konumunu koruyabileceği yanılgısı içindedir.