Işık saçan aydın: Cavit Orhan Tütengil - Prof. Dr. Okan Toygar

Bir Ortega Gasset (1883-1955) uzmanı olan Pedro Cerezo Galan; "Ortega bir aydın olarak 1936'da, İspanya'nın toplu ölümüyle öldü" der.

Türkiye'nin 12 Mart ve 12 Eylül faşizmiyle gerçekleşen toplu ölümü de bir yandan halkın bilincinde derin yaralar oluştururken öbür yandan bu yaraları sarmak için halkını kapitalizme, emperyalizme ve gericiliğe karşı bilinçlendirecek olan aydınların da ölümüne neden oldu. Katlederek, zindanlara atarak...

Bugünden bakıldığında zor ve acılı bir anlatı hepsinin yaşamı. Ama korkusuz, içten, onurlu ve şiirsel de...

Bugün elimizde ne kaldıysa, hepsini borçlu olduğumuz tarihsel mirasımız o aydınlar, devrimciler... İşte özenle koruduğumuz, sahip çıktığımız bu zenginliğimiz içinden, yurtsever bir hocanın, Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil'in katledildiği gün bugün.

İLKELİ VE DÜRÜST

7 Aralık 1979 sabahı, üniversiteye gitmek için otobüs durağına yürürken Aydınlanma ve düşünce düşmanlarının silahlı saldırısına uğradı Tütengil. Yüzükoyun asfalta düştü cansız bedeni, 58 yaşındaydı...

Yaşamı boyunca bilimsel çalışmaları, kitapları ve Cumhuriyet gazetesindeki yazılarıyla "Memleket nasıl gelişecek" sorusuna yanıt aramış çalışkan, özverili, titiz ve saygın bir düşün adamı; ilkeli, dürüst bir yurttaştı.

Köy Enstitüsü ve Türkiye'deki köy sorunu üzerine düşüncelerden, Türkiye'nin karayollarına; azgelişmiş ülkelerin toplumsal yapısından, İngiltere'deki Türk gazeteciliğine kadar geniş bir alanda, derin çalışmalar yapmış, Prens Sabahattin, Ziya Gökalp, Rıza Nur, Prens Lütfullah ve Montesquieu'nün düşüncelerini incelemiş bir bilim işçisi ve Atatürkçü bir yazın ve bilim insanıydı.

Cumhuriyet Devrimi ve Atatürk üzerine çeşitli dergi ve gazetelerde yazdıklarını, 1975'te kitaplaştırmıştı; "Atatürk'ü Anlamak ve Tamamlamak". Sanki bugünün "yarı aydın"ları ve "kötü politikacı"ları için yazılmış bir rehber kitap...

HALKA DOĞRULARI GÖSTERMEK

Burada; "Atatürk'ü anlamanın bir yanı onun bağımsızlık savaşçılığı ise öteki yanı da gerçekleştirdiği devrimlerin bütünlüğüdür" diyor; devrimlerin henüz amacına ulaşmadığını, hatta "tutmuş", "tutmamış" gibi ayrımlarla etkisizleştirilmeye çalışıldığını belirterek halkın ve aydınların önüne devrimleri tamamlamak görevini koyuyordu.