İktidarın anayasa hazırlığı - Av. Öner BULUT

İktidarı döneminde daha önce üç kez anayasa değişikliği yapan ve bu değişikliklerle birlikte, önce FETÖ'yü yargı ve bürokratik devlet yapılanması içerisinde hâkim kılarak 15 Temmuz darbe girişimine giden sürecin yollarını açan, daha sonra adına cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen tek adam rejimini kurarak kuvvetler ayrılığı ilkesiyle birlikte devletin tüm kurumlarını yozlaştıran, bu suretle bugünkü devlet yönetimi ve yargı krizine ve bunlara bağlı olarak gelişen sosyal-ekonomik krize yol açan AKP iktidarı, belki de iktidarının son dönemini yaşadığı şu günlerde yeni bir anayasa değişikliği yapma hazırlığında. Bu çerçevede yapılacak yeni anayasa değişikliği için sıkça 1921 Anayasası ruhuna vurgu yapılmakta.

İktidar çevrelerince 1921 Anayasası ruhu olarak tanımlanan ruhun ne olduğunu ve 1921 Anayasası'na referansla yapılacak yeni bir anayasa değişikliğinden ne amaçlandığını tam olarak bilememekle birlikte, daha önceki anayasa değişikliklerinin yol açtığı ağır sonuçları düşündüğümüzde, AKP iktidarı döneminde, üstelik de 1921 Anayasası ruhu ile yapılacak yeni bir anayasa değişikliğinin yol açacağı muhtemel sorunları da az çok tahmin edebiliriz.

1921 ANAYASASI'NIN ÖZELLİĞİ

1921 Anayasası olarak tanımlanan, 23 maddeden oluşan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun, 1876 Kanun-i Esasi'ye getirilen, anayasal nitelikte bir ekleme olarak kabulü olasıdır. Zira 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 1876 Kanun-i Esasi'yi yürürlükten kaldırmamış ise de devletin kuruluş ve işleyişine dair içerdiği düzenlemelerle birlikte maddi anlamda hukuken anayasal bir düzenleme niteliğindedir.

1921 Anayasası'nın 1'inci maddesi ile düzenlenen "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesiyle "milli egemenlik" ilkesi ilan edilmiş ve böylece ilk kez egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu anayasal olarak hüküm altına alınmıştır. Bu yönüyle aslında bugünkü modern cumhuriyetin temellerinin 1921 Anayasası ile atıldığı düşünülebilir. Ancak durum bundan farklıdır. Zira 1921 Anayasası'nda, 1876 Anayasası'nda yer alan "devletin dininin İslam" olduğuna dair düzenlemeye ilişkin herhangi bir değişiklik yapılmadığı gibi, "Türk devleti" kavramı yerine "Türkiye devleti" kavramının kullanıldığı ve merkezi idarenin vilayet, kaza, nahiye olarak taşra teşkilatı ile yerel yönetimlere ayrıldığı, bu yönüyle devlet idaresinde üniter devlet yapısı yerine çoklu yönetim yapısının kabul edildiği ve bu çoklu yönetim mekanizmalarına bazı özerklikler verildiği görülmektedir.

Yine 1921 Anayasası'nda düzenlenen "meclis hükümeti sistemi" ile yasama ve yürütme erki tek elde toplanmış, yargı erkine dair herhangi bir düzenleme getirilmemiştir. Ancak, kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler birliği ilkesinin benimsenmesinden yargı erki de nasibini almış ve uygulamada yargı erki de yasama ve yürütme erkleri gibi tek bir elde toplanmıştır.