İçme sularında zararlı etkenler - PROF. DR. BEKİR S. KOCAZEYBEK
Küresel düzeyde su varlığı yaklaşık 1.4 milyar km3 olup bu suların yüzde 2.5'i tatlı sudur. Bu kadar sınırlı bir kaynakta bulunan tatlı suların giderek artan dünya nüfusu ile tüm dünyayı tehdit eden iklim değişikliği ve küresel ısınmanın oluşturduğu baskılar karşısında yetmeyeceği aşikârdır. Su kıtlığı stresi giderek ciddi boyutlara varan birçok ülkenin ortak sorunu olup su kaynaklarının verimli, akılcı ve sürdürülebilir şekilde kullanılması gerekmektedir.
Ülkelerin akılcı ve ortak akla uymayan non-entegre su yönetim stratejileri ve su tüketicilerinin tasarrufa dayanmayan bilinçsiz kullanımlarının sonucu bu kadar yaşamsal bir molekül, ülkeleri adeta su paylaşım savaşları noktasına getirmiştir. Enerji ve petrol kaynaklı gelişen bölgesel savaşların yakında su paylaşım savaşlarına dönmesi hiç şaşırtıcı olmayacaktır.
İnsanlığın bu felaketi yaşamaması, su ve gıda güvenliğini sürdürülebilir olarak devam ettirebilmek için suyun miktar ve kalite bakımından korunması için uluslararası resmi kurumlar (WHO, ABD EPA-Çevre Koruma Ajansı, ABEEA, Avrupa Çevre Ajansı) ve ulusal resmi otoriteler (çevre ve sağlık bakanlıkları) yapılan birçok bilimsel çalışma doğrultusunda içme ve kullanım suyu kalite standartlarını içeren rehberlerini geliştirerek yayımlamaktadırlar.
İNSAN SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYORGerek 1965'ten beri WHO'ya bağlı IARC (uluslararası kanser ajansı) rehberleri gerek 2000 yılından bu yana su koruma politikalarına yön veren AB EEA öngördüğü su çerçeve direktifleri doğrultusunda bazı mikrobiyal ve yeni kimyasalların insan sağlığı bakımından özellikle kanser gelişimi yönünden ciddi riskleri dikkati çekmektedirler. IARC rehberine göre birinci derece kanserojen ajanı olarak tanımlanan ve insanlarda bilimsel olarak kanıtlı mide kanseri ile MALT lenfoma gibi kanserlerin gelişimine nedeni olarak gösterilen Helicobacter pylori bakterisi insanlara özellikle çocuk yaşlarda ağızdan su ve gıdalarla bulaşabilmektedir. Bir diğeri ise içme suyunda bulunabilen ve kanser oluşturduğu ileri sürülen, 2022 AB Çevre Direktifleri doğrultusunda üye ülkelere içme sularındaki düzeylerinin ölçülmesi için direktif verilen 4 bin 700'den fazla alt grubu bulunan kimyasal molekül olan PFAS'dır (Per-Polyfloroalkil maddesi).
2023'te AB'ye üye ülkelerde içme sularında incelemesi yapılan ve aday ülkelerde ise 2024 yılında başlatılması öngörülen PFAS ve kapsamlı alt türlerinin analizleri ülkemizde yaşanan Kahramanmaraş depremi gerekçesiyle ilgili bakanlık tarafından başlatılamamış, halen analize dönük ölçüm optimizasyon çalışmalarının tamamlanmasına -İSKİ'de dahil- uğraşılmaktadır.
SONSUZ KİMYASALLARSon yıllarda insan sağlığı bakımından son derece ciddi olarak gündemde olan PFAS kimyasalları zamanla insanların vücudunda ve çevrelerinde birikmekte, uzun süre buralarda kalarak "sonsuz kimyasallar" olarak da bilinmektedirler. PFAS türevi sonsuz kimyasallar gündelik yaşamımızda yaygın olarak kullanılan teflon, fastfood ve unlu mamüller için kâğıt ve karton ambalajlarında, yangın söndürme köpüklerin, su tutmaz giysilerden suya dayanıklı makyaj ve kozmetik ürünlerinde, yağa, suya ve grese dayanıklı malzemeler ve tekstil ürünleri olarak tasarlanmış ürünlerin üretiminde kullanılmaktadır.
ATSDR (zehirli maddeler ve hastalık ajansı) üretimi ve kullanımı sürecinde PFAS'ın sulara toprağa ve havaya geçebildiği ve çok uzun süre bozulmadan çevrede kalabildiğini ileri sürmektedir. Çevreden, sulardan-topraktan, EPA tarafından belirlenen seviyelerin üstünde moleküler PFAS'a maruz kalan bireylerin vücutlarındaki birçok organ ve doku sistemlerindeki hücrelerin yüzey reseptörleriyle etkileşime girerek ciddi bozulmalar meydana getirdiği bilinmektedir. Bu yolla başta kardiyovasküler sistem hasarı, testis ve böbrek kanseri, karaciğer, tiroit ve ülseratif kolit hastalıkları ile yüksek kolesterol ile seyreden damar hastalıkları ve gebelik kaynaklı tansiyon hastalıklarına neden olabileceği ileri sürülmektedir.