Hak arama mücadelesi ve Can Atalay kararı - Dr. Enver KUMBASAR
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 14 Mayıs seçimlerinde Hatay halkının oyuyla seçilmiş bir üyesinin, Av. Can Atalay'ın milletvekilliğini, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nden (CD) gönderilen yazıyı Meclis Genel Kurulu'nda okutarak düşürür.
Av. Can Atalay, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce (ACM) hakkında verilen mahkûmiyet kararı henüz kesinleşmeden milletvekili seçilir ve yasama dokunulmazlığı kazanır (anayasa m. 83). Tahliye talebinin reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuruda bulunur. AYM henüz karar vermeden, dosyanın bulunduğu Yargıtay 3. CD mahkûmiyet kararını onar ve bir yazıyla durumu TBMM'ye bildirir. Yazı, hukuka ve teamüllere uygun olarak Genel Kurul'da okutulmaz, bekletilir. AYM, başvuru tarihi itibarıyla hak ihlali (seçilme ve siyasi faaliyette bulunma, kişi hürriyeti ve güvenliği) kararı verir. Kararı, yeniden yargılama, tahliye ve durma kararı vermesi için İstanbul 13. ACM'ye, bilgi ve gerekli düzenlemeyi yapması için TBMM'ye gönderir. İstanbul 13. ACM, AYM kararı gereğini yerine getirmez ve dosyayı Yargıtay 3. CD'ye gönderir. Daire, AYM kararını yok hükmünde sayarak uyulmamasına karar verir. AYM'ye yeniden bireysel başvuru yapılır. Aynı süreç ikinci kez işler ve AYM'nin verdiği ikinci ihlal kararı da yerine getirilmez. TBMM'de bekletilen Yargıtay 3. CD'nin yazısı, içtüzüğe aykırı bir şekilde Genel Kurul'da okutulur ve milletvekilliğinin düşürüldüğü duyurulur.
AYM kararlarının bütün kişi ve kurumları bağladığı, dolayısıyla AYM'ce verilen hak ihlali kararlarının İstanbul 13. ACM tarafından yerine getirilmesinin hukuken zorunlu olduğu (anayasa m. 153), aksi uygulamanın disiplin ve ceza sorumluluğunu gerektirdiği, Yargıtay 3. CD'nin bu konuda görev ve yetkisinin bulunmadığı, AYM'nin hak ihlali kararı yerine getirilmediği ve TBMM önünde durduğu sürece milletvekilliğinin düşürülemeyeceği hususları gayet açık ve hukuken tartışmasızdır.
HUKUKUN ARAÇSALLAŞMASIAnayasanın emredici hükmüne (m.153) rağmen AYM kararının gereğini yapmayan İstanbul 13. ACM yargıçları ile görevli olmadığı halde yetki kullanan Yargıtay 3. CD yargıçları, kararlarının anayasa ve hukuka uygun olmadığını bilmemekte midir Elbette bilmektedirler! Peki o zaman anayasaya, hukuk devletine ve vicdanlara açık bir meydana okuma niteliğindeki bu kararları hangi cüretle alabilmektedirler Bu durumu nasıl anlamalı ve açıklamalıyız Hukuk alanının biraz dışına çıkarak!
Hukuk, sadece "hukuk" değildir. Hukukun bir de ekonomi politiği vardır ve ekonomi politik, büyük ölçüde hukuku belirler. Seksenli yılların başından beri dünyada uygulanmakta olan neoliberal kapitalist ekonomi politikalar maalesef toplumlara huzur getirmemiş, bölgesel ve etnik çatışmalara, büyük ekonomik, sosyal ve siyasal krizlere neden olmuştur. Bu durum birçok ülkede yönetimlerin otoriterleşmesine, bu ise hukuk devletinin ve yargı bağımsızlığının zayıflaması, yer yer ortadan kaldırılmasına yol açmıştır. Hukukunyargının bir araç olarak kullanılması, bu dönemin en sık görülen uygulamasıdır.
Yargı bağımsızlığı anayasal bir ilke olmakla birlikte (anayasa m. 9, 138), yargının yönetiminden sorumlu ve mahkemelerin bağımsızlığı esasına göre görev yapmakla yükümlü (anayasa m. 1591) Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üyelerinin büyük çoğunluğu doğrudan ve dolaylı yöntemlerle partili cumhurbaşkanı tarafından belirlendiğinden, böyle bir yapıyla yargı bağımsızlığı ve hukuk devletinin gerçekleştirilmesi olanaklı gözükmemektedir. Yargı pratiği bunu acı bir şekilde göstermiş, göstermektedir.