Gündelik yaşamın otoriterleştirilmesi - İbrahim Berksoy

Yerleşik demokratik toplum düzenlerinde yerel seçimler ile gündelik yaşam arasındaki ilişki genel siyasi seçimlerden daha güçlü ve görünürdür. Gündelik yaşamda halkla sürekli iç içe olan yerel yönetimlerin, yalnızca seçim dönemlerinde değil yönetim anlayışlarıyla, yapıp ettikleriyle her an halkın yanında olmaları beklenir. "Eser ve hizmet siyaseti"nin, yerel halkın ve örgütlü kesimlerin gündelik yaşamın gerekleriyle uyumlu talep ve beklentilerinden hareketle yapılması esastır. Yerel demokrasi, yerinden yönetim bunu gerektirir.br data-mce-bogus"1"

Bugün bu anlayış ve ilkelerden oldukça uzağız. Her fırsatta en yüksek perdeden seçmene söylenen şey şu: Belediyeler, -devlet daireleri gibi- merkezi yönetimin "eser ve hizmet siyaseti"nin yereldeki "uzantısı" olsun! Ankara'da ülkeyi biz yönettiğimize göre yerelde belediyeleri de biz yönetmeliyiz. Böyle olursa merkezi hükümet ile yerel yönetim arasında "şiir gibi" bir ilişki olur; büyük kentlere, illere, ilçelere hizmet gelir, yoksa bir şey gelmez... br data-mce-bogus"1"

Turgut Özal, Ankara'da merkezi hükümetin başıyken 1989'daki yerel seçimlere "Eli kolu bağlı belediye başkanınız olsun ister misiniz" propagandasıyla girmişti. O yıllar toplumsal muhalefetin güçlendiği, Özal iktidarının ise kan kaybetmeye başladığı yıllardı. Halk bu propagandaya tepki gösterdi. Tıpkı İstanbul'da sudan gerekçelerle seçimin yenilenmesine tepki gösterip Ekrem İmamoğlu'nu büyük bir farkla yeniden seçtiği gibi, halk 1989'da da Özal'a rağmen muhalefetin belediye başkan adaylarını seçmişti. Şimdi aynı propagandaya Erdoğan başvuruyor. Ama bir farkla: Özal, bu yola başvururken siyaseten güçsüzdü, bunu kendi de biliyordu. Erdoğan ise aynı yola -muhalefetin dağınıklığı ve tutarsızlığı yüzündensiyaseten belki de en güçlü olduğu bir dönemde başvuruyor! br data-mce-bogus"1"

SİYASETİN AĞIR BASKISI br data-mce-bogus"1"

Ülkemizde "yerel siyaset" merkezi siyasetin ağır baskısı altındadır. Bu yüzden yerel seçim kampanyaları genel seçim kampanyalarının gülünç birer karikatürüne benziyor. Ankara'da parti merkezlerinde ve TV stüdyolarında üretilen genel siyasi propaganda şehirlere, ilçelere, mahallelere, evlere dalga dalga yayılıyor. Anayasal toplum düzeninin gereklerine uygun olarak devleti yönetme niteliğini çoktan yitirmiş bir merkezi siyasi yönetim (Saray ittifakı) seçim yaklaştıkça bir yandan emrindeki propaganda hoparlörünün sesini sonuna kadar açıyor, öte yandan da muhalif sesleri çarpıtarak, hedef göstererek bastırıyor. br data-mce-bogus"1"

Bu durum seçim dönemleriyle sınırlı kalsa belki bir nebze katlanılabilir; ama -tektipleştirmenin de ötesinde- gündelik yaşamın otoriterleştirilmesi, merkezi hükümetin ideolojik siyasetine bağımlı hale getirilmesi toplumsal yaşamımızı her geçen gün daha fazla tehdit ediyor. Gündelik yaşamın, toplumun kılcal damarlarına nüfuz edebilecek kadar "etkili" ideolojik aygıtlar eliyle her gün yeniden biçimlendirilmesi, "tahkim" edilmesi, en az toplumdaki "kutuplaşma" kadar tehlikelidir. Küçücük çocuklardan genç öğrencilere, ev kadınlarından çalışan kadınlara, gençlerden yaşlılara hemen her kesim artık şiddete dönüşen otoriter gündelik yalanın baskısına maruz kalmaktadır. br data-mce-bogus"1"