Güçlülerin hukuku - Prof. Dr. Doğan Soyaslan
Tarihin her döneminde toplumlar, aralarındaki anlaşmazlıkları çözmek için çoğu zaman savaşa başvurdu. Silah ve askeri güç bakımından üstün olan taraf, kendi çıkarlarını diğer topluma kabul ettirmekte daha etkiliydi. Savaş, yalnızca devletlerin değil, bireylerin de kaderini belirledi; milyonlarca insan öldü, yerinden edildi, toplumlar yıkıma uğradı. Özellikle Sanayi Devrimi ve şehirleşmenin artmasıyla insanlar arası etkileşim yoğunlaştı, savaşın yıkıcı sonuçları daha görünür duruma geldi ve bu durum insanlık vicdanında bir sarsıntıya yol açtı.
19. yüzyılın sonlarında, savaşların yol açtığı büyük acıların önüne geçmek amacıyla bazı ilk adımlar atıldı. 1899 ve 1907 Lahey Konferansları sonucunda savaş hukukunun temelleri atıldı. Bu konferanslarda esirlere zarar verilmemesi, kadın ve çocuklara dokunulmaması, kimyasal silahların yasaklanması, sivil yerleşim yerlerinin hedef alınmaması gibi kurallar benimsendi. Aynı dönemde, devletler arasındaki anlaşmazlıkların mahkemeler yoluyla çözülmesi için Lahey'de Milletlerarası Daimi Hakem Mahkemesi kuruldu. Birinci Dünya Savaşı'na kadar devletler arasındaki uyuşmazlıklar doğrudan savaş nedeni olabiliyordu.
MİLLETLER CEMİYETİ'NİN KURULUŞU VE SAVAŞBirinci Dünya Savaşı'ndan sonra galip devletlerin öncülüğünde Milletler Cemiyeti kuruldu. Cemiyetin temel amacı, barışı korumak, devletler arası işbirliğini artırmak ve yeni bir savaşın önüne geçmekti. Cemiyetin sözleşmesine göre, devletler savaşa girmeden önce mahkemeye, hakeme veya Milletler Cemiyeti Meclisi'ne başvurabileceklerdi. Ancak cemiyet, büyük ölçüde İngiltere ve Fransa gibi galip devletlerin güdümündeydi. Almanlara dayatılan ağır Versay Antlaşması, toprak kaybı, ordusuzlaştırma ve yüksek tazminatlar gibi yükümlülüklerle Almanya'yı siyasi ve ekonomik olarak ezdi. Bu baskılar, İkinci Dünya Savaşı'nın önemli nedenlerinden biri oldu. Devletler arasında uyuşmazlığı çözmek üzere 1921 yılında Milletlerarası Daimi Adalet Divanı kuruldu. 1928 yılında yapılan Briand– Kellogg Paktı ile savaşın bir çözüm aracı olarak kullanılmasına son verilmesi hedeflendi. Milletler Cemiyeti ikinci büyük savaşın çıkmasını engelleyemedi.
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından savaş suçlarını yargılamak amacıyla Nürnberg Mahkemesi kuruldu. Alman yöneticiler, insanlığa karşı suç, savaş suçu ve saldırı suçu işlemekten dolayı yargılandı. Bu gelişme, uluslararası ceza hukuku açısından önemli bir adımdı. Aynı dönemde Birleşmiş Milletler Teşkilatı kuruldu. Güvenlik Konseyi'ni oluşturan savaşın galipleri ABD, Rusya, in, İngiltere ve Fransa gibi beş daimi üye, uluslararası barışı ve güvenliği sağlama görevi üstlendi. BM şartı, savaşın ancak haksız saldırıya uğranması durumunda ve meşru müdafaa kapsamında yapılabileceğini belirtti. Meşru müdafaa durumunda, Güvenlik Konseyi kararıyla üye devletler yardımda bulunabilecekti.
1945 sonrası dönemde, savaş sırasında sivillerin, esir askerlerin ve malların statüsünü düzenleyen Cenevre Sözleşmeleri imzalandı. 1948 yılında ise Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme yürürlüğe girdi. Bununla birlikte, Soğuk Savaş dönemi boyunca büyük devletler arasındaki ideolojik kutuplaşma, Güvenlik Konseyi'nin etkisini sınırladı. Uluslararası düzene karşı işlenen suçlarda sorumluları yargılayacak bir daimi ceza mahkemesi kurulamadı.
'ÖNLEYİCİ MEŞRU MÜDAFAA' GEREKESİAncak 1990'da Irak'ın Kuveyt'e saldırmasıyla uluslararası toplum harekete geçti. Kuveyt'in talebi üzerine BM Güvenlik Konseyi askerî müdahaleye onay verdi ve Irak kuvvetleri geri püskürtüldü. Bu başarıya rağmen, 2003 yılında ABD, Irak'ta kitle imha silahları bulunduğu ve terörist gruplara destek verildiği iddiasıyla BM'ye başvurdu. Konsey bu talebi reddetti, çünkü kanıtları yeterli görmedi. Buna rağmen ABD ve İngiltere önleyici meşru müdafaa gerekçesiyle Irak'a girdi. Savaşın sonunda Saddam rejimi devrildi fakat milyonlarca Iraklı öldü ya da yerinden edildi.
1993-94 yıllarında Güvenlik Konseyi eski Yugoslavya ve Ruanda'da, soykırım, insanlığa karşı suç, savaş suçu işleyenlerin yargılanmasını sağlamak üzere Lahey'de geçici "ad hoc" mahkemeler kurdu ve suçlular cezalandırıldı. 2002 yılında Birleşmiş Milletler Patronajı altında yine Lahey'de aynı suçları işleyenleri yargılamak üzere daimi nitelikte uluslararası ceza mahkemeleri kuruldu.