Gerçekliğin inşası değil, saf gerçeklik! - Doç. Dr. Utku Yapıcı

Son iki hafta, Türk siyasetinin en uzun iki haftası olmaya aday. Basitçe siyasal dengeler açısından değil, siyaset sosyolojisi açısından da önemli değişim dinamiklerini harekete geçiren olayların ardı ardına yaşandığı günlerden söz ediyoruz. Bu dinamiklerden bazıları Türk siyaseti adına alarm, bazıları da umut verici.

İKTİDARIN PROPAGANDASI TERS TEPİYOR

İstanbul'da yerel yönetimler ile ilgili bir yargı süreci, sosyolojik bağlamda halihazırda oluşmuş pek çok değer yargısının görünür hale gelmesini sağlayan bir projektör işlevini yerine getirdi. Derin yoksulluğun nedenleri emekli, emekçi ve diğer dar gelirli kesimlerce uzunca bir süredir sorgulanmaktaydı. Resmi enflasyon verileri ile pazarda karşılaşılan manzara arasındaki uçurum, resmi verilere yönelik bir güven kaybını beraberinde getirmişti. Demokrasi, azımsanmayacak bir kesime göre hissedilir olmaktan çıkmıştı. Kayırmacılığın bir hayalet gibi toplum üzerinde dolaştığı düşüncesi en başta gençlerin pek çoğunu umutsuzluğa sürüklüyordu. İktidar bileşenlerinin ideolojik sembolleri ile eylemleri arasındaki bağlantısızlık tartışılmaktaydı. Hak, hukuk ve adaletin ülkenin temel önceliği olması gerektiğine inananlar sessizce çoğalıyordu. Toplumun büyük bir kısmı, iliştirilmiş medyada izlettirilen dünya ile gerçek dünya arasındaki farkı her gün daha açık ve acıtıcı bir biçimde deneyimlemekteydi. Tüm bu yaşam pratikleri, iktidar bağlamlı bilgi kaynaklarına duyulan güveni günbegün zayıflattı.

Son gelişmeler, bu durumun iktidar için bir "gerçeklik" krizine dönüştüğünü ortaya koyuyor. Toplum içinde "Onlar ne derlerse tersi doğrudur" düşüncesi yaygınlaştıkça iktidarın dayandığı seçmen kitlelerinde bile bu düşünce, sessizce bile olsa artan oranda kabul edildikçe iktidarın tüm propaganda faaliyetleri ters tepiyor, istenilenin tersi yönünde toplumsal algıyı büyütmekten başka bir işe yaramıyor. Bu algı, son eylemlere ilgi göstermeyen, siyaset dışı görünmeyi seçen toplum kesimlerinde bile yoğun olarak gözlenmeye başladı. Siyasetin, tehlikeli görüldüğü ama buna rağmen günbegün popülerleştiği, sessizliğin ise düşünce düzleminde onay anlamına gelmediği ilginç bir dönemdeyiz.

Bu toplumsal ve psikolojik gelişmeler, ilk aşamada muhalefet açısından olumlu olarak görülebilir ama aynı hataları o da yapacak olursa pek de öyle olmaz. İktidara güvensizlik siyasete güvensizliğe dönüşürse bunun altında muhalefet de kalır. Bu nedenle, muhalefetin ana aktörü CHP'nin "gerçeklik" meselesine büyük önem vermesi gerekiyor. Çünkü çelişkiden uzak kalamaması durumunda, CHP'nin kazanmış olduğu ivme kısa sürede tersine çevrilebilir, siyaset kurumuna güvenin yeniden sarsılması ise demokrasiye olan inancı zedeler.

BİRLEŞTİRİCİ GÜÇ ATATÜRK

Dikkat ediniz, "gerçekliğin inşası" için demiyorum, "gerçeklik" için CHP ne yapmalı Yolsuzluktan uzak duran, şeffaf ve halkçı yerel yönetimler bu "gerçeklik" için olmazsa olmaz. Yönetimlerin yolsuzluktan uzak olduğuna halkın inanmasının beklenmesi yetmez, halkın somut bir şekilde bunu görebilmesi sağlanmalıdır. Bu nedenle belediyelerin kararları ve uygulamaları en ince ayrıntısına kadar şeffaf bir şekilde sürekli olarak halkın bilgisine sunulmalıdır. Bu yönde şimdiye kadar yapılanlar geliştirilmelidir. CHP'nin önceliği bu olmalıdır.