Gençlik MESEM'den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve "kurumsallaşmasında" kritik bir rol oynuyor. İktidar-sermaye işbirliğinin bir "gereksinimi" olarak uygulamaya konan MESEM programı, en az ortaokul mezunu, 14 yaşını doldurmuş çocukları ucuz işgücü piyasasına dahil ederek sermayenin artık-nüfus gereksinimini çocuklar üzerinden genişletebilmesine olanak sağlıyor.

Ülke çocuklarını, haftanın dört günü işyerinde bir günü okulda tutan uygulama sonucu, 2025 yılı itibarıyla 400 bine yakını 15-18 yaş aralığında olmak üzere 1 buçuk milyondan fazla öğrenci MESEM kapsamında okuldan uzaklaştırılıyor. Bu kapsamda, MESEM, iktidar ve sermaye çevrelerinin iddia ettiği "eğitim-öğretim olanağı" sunma misyonundan ziyade çocukları ağır işlerde ve düşük ücretlerde çalıştıran bir işlevi yerine getirmiş oluyor. Örtülü IMF uygulamalarının orta ve alt gelir gruplarını her geçen gün daha fazla yoksullaştırdığı bir ekonomik ortamda aileler, çocuklarının okuldan (ve dolayısıyla artan okul masraflarından) uzaklaşıp ucuz işgücü piyasasına atılmasına boyun eğiyor. Bu süreç, güvencesiz ve düşük ücretli çalışma pratiklerinin çocukları da kapsayacak şekilde genişlemesine yol açmakla beraber çocuk işçi ölümlerinin her geçen yıl artmasına da yol açıyor.

4 MİLYON OCUK İŞİ

İSİG (İşçi Sağlığı ve Güvenliği) Meclisi'nin güncel verilerine göre, 2025 yılı başından kasım ayının sonuna kadar 85 çocuk işçi ağır ve güvencesiz çalışma koşullarından dolayı yaşamını yitirdi. Bu sayı 2024 yılında ise 71'di. 2023-2024 ve 2024-2025 eğitim-öğretim yıllarında yaşamını yitiren çocuk işçilerin en az 15'i MESEM kapsamında sanayide veya inşaatlarda çalışıyordu. TÜİK verilerinde dahi 15-17 yaş grubundaki çocuk işçi sayısının 1 milyona yaklaştığı, bu sayıya MESEM öğrencilerinin, kayıt dışı çalışanların ve 15 yaş altı çocukların da eklenmesiyle gerçek çocuk işçi sayısının 4 milyona yaklaştığı görülüyor.

Geçtiğimiz yıl, eski Bakan Hulusi Akar, MESEM uygulamasının iktidar ve sermaye ortaklığıyla beraber dinci gericiliği de besleme projesi olduğunu "Eğitimin amacı bilgi değildir, Allah korkusu ve kuldan utanmaktır" sözleriyle ifade etmişti. ocuklarını bilgiden uzaklaştırıp ucuz işgücü piyasasının insafına bırakan ve ölümlerine yol açan, çocuklara sahip çıkan ve MESEM uygulamasını protesto eden üniversiteli gençleri tutuklayıp hapse atanlarda "Allah korkusu veya utanma duygusu" olabilir mi