Geleceğe atılan en güçlü adım - Melihan Kaplan

Eğitim; toplumun en köklü değerlerinin işlendiği, yarının güçlü adımlarındaki gündüzün güneşinin, gecenin ayındaki aydınlığında ve toplumun düzen ve intizamını sağlayan en önemli kurallar bütününün aktarılış biçimidir. Eğitim bir ülkenin, bir toplumun varoluşunu sağlayan o topluma ait en önemli kültürel değer ve unsurları bünyesinde barındıran, besleyen ve geleceğe taşıyan geniş ve etkili bir sistemdir. Kültürden doğar ve kültürden beslenir. Aynı zamanda hem evrensel hem yereldir. Toplum içinde insanla doğar, insanla var olur ve gelişir.

Birey; eğitimini ilk olarak ebeveyn aracılığı ile aile bünyesinde almaya; hayatın, toplumun kurallarını, insan ilişkilerini tanımaya başlayarak anlamayı öğrenir. Bu öğrenme süreci birey için en temel eğitimdir. Bu kısım sistemli olmasa da bireyin yaşamını kökten etkileyecek olan ve yaşamını esas anlamda şekil verecek olan eğitimin önemli bir parçasıdır. Birey aileden aldığı eğitimi görerek, uygulayarak öğrendikleri üzerine okul yaşamında sistemli, kurallı ve resmi bir eğitim yaşamına adım atar, böylece yaşamın bir provası olacak olan okul yaşamında eğitim düsturları doğrultusunda yaşamına yeni bir şekil vermeye başlar.

SORUMLULUK VE BİREYSEL GELİŞİM

Vereceği bu şekilde okul yaşamının, kültürel çevresinin, arkadaş ortamının ve aile yapısının oldukça belirgin etkisi olacaktır. Doğan Cüceloğlu'nun "Geliştiren Anne-Baba" kitabında belirttiği üzere; her birey evrende eşsiz ve tektir. Ama bir bireyin değeri diğer bireylerle olan ilişkileri ile meydana gelir, gelişir ve olgunlaşır.

Bireyin kendini gerek ruhsal, bedensel gerekse davranışsal anlamda geliştirebilmesi için ailesine, arkadaşlarına, topluma yani diğer insanların varlığına gereksinimi vardır. Yine Prof. Dr. Selçuk Şirin'in "Yetişin Çocuklar" isimli yapıtında belirttiği gibi; ebeveynlik tanımadığımız bir memlekette yol bulabilmek şeklinde ifade edilirken, bir bireyi dünyaya getirerek, içerisinde var olacağı dünyaya o bireyi hazır hale getirebilmek muazzam ve çok önemli bir sorumluluktur. Ve bu sorumluluğu önce anne baba ve aile üyeleri evde yerine getirirken bu eğitim okulda öğretmenler aracılığı ile devam eder. Böylece çocuk ailedeki eğitim yaşamından yeni bir eğitim ortamına ayak basmış olmaktadır.

Alfred Adler, "Çocuk Eğitimi" isimli eserinde, okul yaşamının yeni başlayan bir çocuk için bütünüyle hem yeni hem de bilmediği, alışılmadık bir durum olduğuna değinir. Bu yeni durumlarda, okula başlarken çocuğun daha önceki hazırbulunuşluk derecesini belirleyici olacak bir nevi test görevi görecektir.

Eğer çocuk olması gereken şekilde hazırlanmışsa normal olarak başaracaktır; aksi durumdaki hazırlanmada yetersizlik net bir şekilde belli olacaktır. Bu noktada çocuğun aileden aldığı eğitim ve kendi ailesinden göreceği destek bu süreci çocuk için kolaylaştıracaktır.