16 Mart 1920'de İstanbul'un işgal edilerek son Osmanlı meclisinin basılması ve kimi üyelerinin Malta'ya sürülmesi üzerine padişah, 1876 anayasasındaki yetkisini kullanarak meclisi kapatmıştır. Bu olay Mustafa Kemal'e Ankara'da yeni bir meclisi açmak için beklediği fırsatı vermiştir.
Mustafa Kemal 19 Mart'ta yayımladığı bildiride memleket işlerini yürütmek ve denetlemek üzere Ankara'da olağanüstü yetkilere sahip meclisin açılacağını ve bunun için yapılacak seçimin ilkelerini açıkladı.
Anayasa hukukunda "olağanüstü yetkilere sahip meclis" demek, yeni bir anayasa yapmaya (yeni bir devlet kurmaya) yetkili asli kurucu iktidar demekti. Bunun ilk adımları Amasya Bildirgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile atılmış, yeni anayasa yapmanın koşulları oluşmuştu.
Büyük devrimci 19 Mart bildirisinde Meclis'in "memleket işlerini yürütmek ve denetlemek üzere" toplanacağını vurgulamıştır... TBMM kuruluşundan başlayarak hükümet işlerini yalnızca yönetmek değil, denetlemek işlevine de sahiptir.
Mustafa Kemal, 22 Nisan 1920'de yayımladığı bildiride, "Meclisin açılışından sonra bütün sivil ve askeri makamların ve bütün ulusun başvuracağı en yüce makam TBMM'dir" demiştir.
YENİ YÖNETİM ŞEKLİMustafa Kemal, 24 Nisan 1920'de TBMM'de yaptığı konuşmada TBMM'nin işlevlerini ve yeni yönetim şeklinin ilkelerini açıklamıştır. TBMM Genel Kurulu tarafından onaylanan ve "geçici anayasa" niteliğindeki bu ilkeler 1921 Anayasası'nın temelini oluşturmuştur.
Kurulan yeni devletin yönetim ilkeleri şunlardır:
Ulusal istenç (milli irade) TBMM tarafından temsil edilir.
TBMM'nin üzerinde hiçbir makam yoktur.
Yasama ve yürütme erkleri TBMM'de toplanmıştır.
TBMM'nin kendi içinden seçeceği bir kurul hükümet işlerini görür.
TBMM başkanı aynı zamanda hükümetin de başkanıdır.
Hükümetin başkan ve üyeleri TBMM'ye karşı tam sorumludur.
TBMM açıldığı zaman yurdun her tarafı işgal altındadır. Padişah ve işgalcilerin işbirliği ile Kuvayı Milliye ve ulusal kurtuluş hareketine karşı ayaklanmalar Ankara'yı tehdit etmektedir. Mondros'ta terhis edilen ordunun yerine henüz düzenli bir ordu kurulamamıştır. Ulus büyük savaştan yorgun çıkmış, işgalcilere ve ayaklanmacılara karşı Kuvayı Milliye ile bir ölüm kalım savaşımı vermektedir.
Yasama ve yürütme erklerinin bir elde toplanmasını zorunlu kılan bu olağanüstü koşullarda Atatürk tüm yetkileri kendisinde değil, TBMM'de toplamış, kendisini de yürütmenin başı olarak TBMM'ye karşı tam sorumlu tutmuştur. Bu durum Osmanlı'nın 1876 anayasasından (Kanuni Esasi) devrimsel bir kopuştur.
1876'da bir meclis kurulmuştu fakat meclisin padişahı (yürütmeyi) denetleme ve dengeleme işlevi yoktu, en yüce makam yine padişahtı. Padişah kutsal ve sorumsuzdu (1876 AY Md.5). Padişah, "görülecek lüzum üzerine" meclisi kapatabilirdi (Md. 44). Anayasal (meşruti) monarşi sistemi vardı.
TBMM'nin açılması ve 1921 anayasası ile;
Yürütmenin (padişahın) üstünlüğünden yasamanın (meclisin) üstünlüğüne geçilmiştir.
Sorumsuz padişah yerine meclise karşı tam sorumlu yürütme organı oluşturulmuştur.
Böylece adı 29 Ekim 1923'te konacak olsa bile yeni Türk devleti, çağının çok ilerisinde demokratik bir cumhuriyet olarak doğmuştur.
DEMOKRATİK MECLİSMeclis kendi içinden seçtiği hükümeti ağır savaş koşullarında bile demokratik ülkelerde ve olağan koşullarda olması gerektiği gibi etkili olarak denetlemiştir.
TBMM'nin açıldığı 23 Nisan 1920'den ikinci Meclis'in göreve başladığı 11 Ağustos 1923'e kadar aralıksız toplanan Meclis'te 625 soru önergesi, 76 gensoru verilmiş, 338 yasa çıkartılmıştır. Günde ortalama 24 milletvekili söz alıp konuşmuştur. Savaşın yönetimi özgürce sorgulanmıştır. Lozan Antlaşması'nın onaylanması görüşmeleri çok sert geçmiştir.
BUGÜNKÜ DURUMDemokrasilerde parlamentonun yasama işlevi kadar önemli diğer bir işlevi yürütmenin denetlenmesidir. Bu amaçla 1961 Anayasası'nda "TBMM'nin denetim yolları" başlığı altında güvenoyuna ek olarak soru, gensoru, genel görüşme meclis araştırması ve meclis soruşturması yolları tanımlanmıştır (md.88).
Aynı denetim yolları "darbe anayasası" denilen 1982 Anayasası'nda da 2017'ye kadar korunmuştur (md.98).