Emekçinin değil, iktidarın yanında - Devrim Onur Erdağ

Hakem kurulu bir kez daha açıkça göstermiştir ki, memurun, emeklinin ve alın teriyle geçinen milyonların haklarını korumak gibi bir derdi yoktur. 2026 yılı için "yüzde 11+ yüzde 7", 2027 yılı için ise "yüzde 5 + yüzde 4" gibi komik ve yetersiz zam oranlarıyla alınan bu karar, aslında kamu emekçilerini ve emeklileri yoksulluğa, borca ve çaresizliğe mahkûm etmenin ilanıdır. Bu karar yalnızca rakamlarla ölçülemez; aynı zamanda bir hak gasbı, bir adaletsizlik ve açık bir emek düşmanlığıdır.

Gerçek enflasyonun üçte birini dahi karşılamayan bu zam oranları, mutfakta yangın varken, pazarda fiyatlar uçmuşken ve kiralar çoktan asgari ücreti geçmişken, bizlere "susun ve kabullenin" demekten başka bir anlam taşımıyor. Her gün artan temel gıda fiyatları, elektrik, su ve doğalgaz faturaları, emeklinin ve memurun maaşının eridiğini gösteriyor. Halkın cebindeki parayı koruyamayan bu politikalar, toplumsal huzurun da önünü kesiyor.

Hakem kurulunun aldığı karar, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal bir krizdir. Memurun ve emeklinin geleceğini karartan bu rakamlar, günlük yaşamda ciddi sıkıntılar yaratıyor. Birçok aile, kira ve gıda gibi temel gereksinimlerini karşılamakta zorlanıyor. Borç yükü her geçen gün artarken yurttaşlar geçim sıkıntısıyla boğuşuyor. Bu tablo bilinçli bir tercih ve emek karşıtı bir politikanın sonucudur.

'HAKKINI UNUT, SESSİZ KAL'

Masada yetkili olduklarını iddia eden yandaş sendikaların rolü de göz ardı edilemez. Sendikacılık, işçinin ve memurun yanında durmak, haklarını savunmak demektir. Ancak görüyoruz ki bazı sendikalar, masa başında iktidarın çıkarlarını koruyarak emekçinin sesini kısmakla yetiniyor. Bu durum, sendikacılığın temel ilkeleriyle tamamen çelişmektedir. Emekçilerin yıllardır beklediği adaleti ve hakkı savunmak yerine, yandaş sendikalar bu oyunların ortağı olmuşlardır.

Kararın açık bir hak gasbı olduğunu söylemekte haklıyız. Emekçinin hakkını savunmak yerine iktidarın yanında duranlar, toplumda adalet duygusunu zedeliyor. Memur ve emeklinin karşı karşıya kaldığı ekonomik zorluklar göz ardı edilirken alınan bu karar adeta bir çağrı yapıyor: "Haklarınızı unutun, sessiz kalın." Oysa sessiz kalmak, yalnızca borç ve yoksullukla mücadeleyi daha da zorlaştırır.

Hakem kurulunun bu kararını değerlendirirken rakamlara bakmak yetmez. Bu kararın etkileri günlük yaşamda pazarda, faturada, kirada kendini gösteriyor. Asgari ücretle geçinen bir aile, ev kirasını ödeyebilmek için maaşının büyük bir kısmını ayırıyor. Elektrik ve doğalgaz faturaları her geçen ay artıyor, temel gıda ürünleri fiyatları katlanıyor. Bu tablo, yalnız ekonomik bir sıkıntı değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal bir krizdir. Memur ve emekli, geleceğini planlayamaz duruma gelmektedir.

EMEĞİ SAVUNMAK

Bu kararın politik boyutu da göz ardı edilemez. Hakem kurulu ve yandaş sendikalar, memurun ve emeklinin çıkarını savunmak yerine iktidarın politikalarını destekleyerek toplumun güvenini ve adalet duygusunu zedeliyor. Bu, yalnızca bir maaş artışı meselesi değil, aynı zamanda demokratik hakların ve toplumsal dengeyi koruma sorumluluğunun ihlalidir. Memur ve emekli, bu kararlarla yalnız bırakılmaktadır.